Kördüğüm

15.4K 1K 1.9K
                                    

❈29❈

İçimden bir ses, sürekli: "Git!" diyordu.

"O gelmeden sen yuvana geri dön, bir cesede taş çıkaracak kadar soluk cildinden başka hiçbir haltı sana sunamayan aynalara bakmayı kes, ellerindeki hayali kan lekelerinin kokusu yüzünden burnunu kırıştırıp suratını yastığına bastırma artık. Sen de boğuluyorsun.

Sen de özlüyorsun.

Kırmızıyı sevmeyi öğren Park Jimin, yum gözlerini, bırak öğretsin. Sen kör olduğunda o adam sana karanlığa rağmen görebilmeyi öğretti. Sesini aldılar senden; kelimelerini tenine ve avuçlarına işledin, o kemikli parmaklar artık senin ellerin."

O sesi yalnızca bakışlarıyla bile bastıran bir başkası da vardı ben de, Jungkook'un bana nefretle dokunduğu, Yeri'yi kurtarmaya çabalamışken ona zarar verdiğimi zannederek beni tutup duvara fırlattığı uğursuz gece doğurmuştu acılarım onu. Daima bir gölge gibi peşimdeydi, bana geldikçe hep canımdan öteye itmek istedi Jungkook'u fakat istemekle kaldı. İlk o eridi ateşten farksız tenine bulandığımda, bu yüzden acınasıydım en çok çünkü; acım bile aşıktı ona.

"Gelmek istemiyorum dedim Galina. Orada olduğunu bile bile ayağına gitmeyeceğim."

Yüzüğünü parmağına geçirdikten sonra bile bakmadı suratıma. Aynaya yönelip kıyafetini öteye beriye çekmeye başladı.

"Kimsenin ayağına gitmiyorsun. Çalışıyorsun sen orada. Ve gelmemen bir şeyi çözümlemeyecek, biraz ağız dalaşından sonra ağabeyimin itici neşesine maruz kalarak sevgilini buraya getirmek zorunda kalacağım muhtemelen."

"Sevgilim değil o benim."

Ne titreyen sesimi ne de direkt dolan gözlerimi umursadı.

"Dün seni uyandırabilmek için delice çabalarken duyduğumuz iniltiler sevgilin için değil miydi yani?"

"Dövüşüyor olabilirler demiştim."

Galina mutfaktan çıkıp gelen Andrey'in söylediklerine güldü uzun bir süre, bense genelde yanımda olduğu zaman susmayı tercih eden sarışın oğlanın hem söylediklerinin hem de ikiden fazla kelimeyle cümle kuruşunun şaşkınlığını yaşayamadan daha çok öfkelenmiştim.

"Evet eminim dövüşüyorlardır."

Bakışlarımı yüzüne diktiğimde anlık keyiflenen ifadesi bozuldu, dudaklarını dişlemeye başladı kaşımı kaldırdığımda.

"Andrey. Komik mi?"

"Değil Jimin."

"O zaman niye gülüyorsun?"

"Ağlama diye. Ağlamak üzeresin."

Tüm bunların ağırlığına muhtemelen ilk aşkı zannettiği için tüm merhametini bana sunmaya hazır ergen bir kalbi kırmanın yaratacağı vicdan azabının da eklenmesi, isteyeceğim son şey bile değildi.

"Geliyorsun Jimin. Yüzleş. İstemiyorsan, düzeninden ve hayatından memnun olduğunu açıkla ona. Kimse seni sürüklemeyecek, sen istemeden bir adım bile uzağa göndermem seni. Artık değil. Sen ne istersen, o. Anladın mı?"

"Ben kime inanacağımı bilmiyorum Galina."

İlk defa o zaman baktı yüzüme. Haksız sayılmazdım, benim istek ve arzularımla yönelen bir hayatım asla olmayacaktı. Tek yaptığım elimdekiyle yetinmekti, uyumaktan çok unutmaya çalışmak, gücüm yokken devam etmek. Jungkook öyle bencildi ki kendimi öldürmeme bile izin vermiyordu, büyü yüzünden ona da zarar gelir diye zaten yitmiş olan canıma kıyamıyordum.

AkayukiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin