AH ÇOCUKLUĞUM AH

198 6 12
                                    

Ah çocukluğum ah seni yaşamadan sana doyamadan

bir kuş gibi elimden uçup gittin çocukluğum ah 

Bizim kasabada herkesin kaderi aynı yazılmıştı sanki

şöro dayının dükkanının duvar dibinde boya sandıklarımız başında ekmek beklerdik

boyarız beyler ayna gibi olmazsa bedava  boyarız beyler ayna gibi olmazsa bedava 

duvar dibinde  iş olmayınca kahve kahve dolaşır  cuma gününü  iple çekerdik  bazen çarşıda koluna girerdik  müşterilerin  ta caminin içine kadar dil dökerdik  ikna edemezsek  sırtı dönükken  bir ayakkabısını çıkarırken  daha ikinci ayakkabıyı çıkarmadan bir tek ayakkabıyı kapıp  ikinciyide mecbur verirdi   caminin  dağılacağını hissettiğimiz an  yetiştiremeyeceğimizi bildiğimiz an  birer tek ayakkabıya boyayı sürer işi garantiye alırdık.yelkenli boyası ve cilası  kar gibi beyazlardı  şafak boyası  nuri lef lef cilası  badem yağı  nerden bulursun.köylü gardaşı ikna etmek kolaydı en zoru ise emekli ve dönerdereli lazlardı  ne zaman ayakkabını boyatayım diye sorsan EMANETTUR diye başından salardı sanki hepsi emanet ayakkabı giymişti.AH ÇOCUKLUĞUM AHH   siirtliller ise bir kaçının dışında kimse  ayakkabısını boyatmazdı  u emmö al boyayı evde boyat  onlar hep ekonomik düşünürdü . 

benim iki tane babacan müşterim vardı  savcı muhlis ve kulipçü cemal verdikleri para  ise iki hafta çalışıpta kazanamayacağım para.savcı muhlisin siyah renkli ayakkabı modelini  camal kulaç oğlunun kahve renkli botlarını ve bana yaşattıkları sevinci asla unutmam.ah çocukluğum ahh.


oxford üniversitemiz yoktu ama 3 nisan ilk okulumuz vardı

azrail korkusu salan hasan kenzonun korkusu 

menune dinçkan  ve aysel sungurun   cetvelle parmaklarımıza  vurma korkusuna rağmen okulun altını üstüne getirirdik . okulun içi bir başka kokardı  hala o güzel kokuyu  hissederim ah çocukluğum ah.

uludağımız yoktu ama zekeriya mahallesinin tepesi ve kumtujun bılağı kayak pistimiz

mercedes 12 lik şiş kızaklarımız murat 124 halis zeytinyağı tenekelerimiz ford münübüs çemberli kızaklarımız vardı.

kendimizi frensiz tasasız salı verdikmi ne trafik polisi nede radar korkusu vardı

Ama arabacı rıza dayının kırbaç korkusu yetiyordu her şeye .

buda yetmez birde arabacı mıko eklenince  ne sen sor ne ben söyleyeyim

üstümüz başımız yaşantımız çokta yüksek kalitede değildi fakirdik üşüyorduk

ayağımızda bot yoktu hotto lastik vardı ama mutluyduk kuru ekmeği bile lezzetle yiyorduk

şikayetçi değildik çocuksu duygularımız ve yaşam sevincimiz ısıtıyordu içimizi

Gah hamalcılık gah boyacılık derken ailelerimize bir nebzede olsa katkımız oluyordu

günün yarısını ayakkabı boyacılığı yarısınıda okulda geçiriyorduk

şafak boyasının kalitesinden olsa gerek ellerimiz ve parmaklarımız hiç bir zaman yumuşak bir cilde sahip değildi küçücük ellerimizin kırışıklarının arası boya lekelerinden arınmayınca öğretmenden azar işitirdik.

beslenme çantamız yoktu yumurta kek pasta gibi şeyler götüremezdik aylarca ben ve arkadaşım ercan un helvası götürürdük helva bizden biz helvadan bıkmıştık

HASRETE DAİR ŞİİRLERİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin