VUSLAT 2

77 8 6
                                    

Aşkın tanımını bilmezsekte  her önümüze gelene aşık olsakta  

Özalpta onu yaşamak başka birşeydi.  hepimizin aşkı ilk okuldan başlardı  bazen imkansızlara 

Bazen insafsızlara  bazende duygusuzlara hep aşık olurduk.

Hep birşeyler eksikti bizde   yada hep bir şeyler eksik kalırdı.

İfade edemezdik  kendimizi  mahçup utangaç bakışlardan başka 

Ya cesaretimiz olmazdı  ya ayakkabımız  yırtık yada üstümüzdeki mont 

Hiç birşey tam tıkır değildi hep birşeyler eksikti bizde yada eksik kalırdı

bahar hep geç gelirdi  özalpa  yazlar erken biterdi .tıpkı erken gelen ayrılıklar gibi 


Akşamlara gecelere dökerdik derdimizi. Aynanın karşısında yapsakta aşk teklifi yada iltifat Provası. Yada hayalini kursaydık  ahh bir baş başa otursakta pastacı mızonun  LONDRA  pastahanesinde 

Hayaller paris  ama gerçekler özalp misali hayallerimizde bile kendimizi kandıramazdık 

Ve gelirdi ardı ardına ayrılık  ve ayrılıklar.  Sığınırsın  koskoca  kış gecelerine tütün kokardı nefes.  bafra  bitlis  birinci yada tekel tütünü 

Hasret kokardı gönlümüzdeki o  masum sevdalar  zulamızda sakladığımız hasret kokan mektuplar .haykırırcasına anlatılmayan anlatılamayan duygular.

Vurursun kendini özalpın kap karanlık sokaklarına bir iki volta atsanda  fidan boylunun Sokaklarında  tüm sokak onun kokusu kokardı nazlı nazlı . perdeler çekilmiş erken bir başına Kalırsın  tutsağı olur ona gönül kafesin.  Bu gün olmadı bu gece olmadı yarına umut bağlarsın.

Ne zaman mahır zahırın davul zurna sesi duyulsa  içimizi kaplardı bir heyecan  belki bir kez Görme ümüdüyle ıslatır saçları  en kör perma şarp  jiletle firari başını dışarı çıkarmış bir iki tel sakalı keser Kara kedi esansını sürer.

En ispanyol  paçalı pantolonu  yatak altında ütülenmiş . yakasının kiri  karanlıkta belli etmez tesellisiyle Beyaz gömleği  delinmiş pençesiz ayakkabıyı giyer davul tokmak sesinin geldiği yöne  davetsiz   düğün  mahalline Giderdik. genç erkekler ve genç kızlar.  adabtandır  utangaç halimizdendi belkide.  bir çoğumuz İçimizdeki  duyguyu dışa vuramadık kendi kendimize yandık . belkide hala yanıyoruz  ve o Ateş hiç bir zaman sönmeyecek yaşanmamışlıkla beraber kanıyoruz.

Ne gelinler yolcu ettik  kenanın  abinin yeşil  renosuyla  emekli  aziz abinin  bordo mavi ford münübüsyle  taksici abdurrahman abinin  murat 124 üyle 

Ne gönülsüz  aşksız gelinler bindi muzaffer amcanın  AŞK gemisine  gelin kaderine ağlarken  davul zurna sesine karışırken sesi  adettendir  anne baba ocağından ayrıldığındandır  diye  kim ne bilsinki yandığı sevdasınadıydı belkide .

Halayda oynarken  kaçamaklı bakışlarla bir kaç saniyelik bakışmaktan öteye değildi Sevişmelerimiz.lavanta yerine saçları gaz yağı kokan  genç kızların saçları  gaz yağı  parlaklığı ay ışığı mahçup mehtap yüzler  yokluktu  belkide.


bizimkisi  Mahçubane utangaçlıktı   kalbimizin en derinliklerindeki sevda.  makyaj değil yanağımdaki Pembe güller utangaç halimdir benim.

Kaç mektup zulamda sakladım her önünden geçişimde titredim erteledim erteledim  bugün Değil bir başka gün derken tenime sinmiş mahçup mürekkep  sen kokuyorsun. mektup ben Kokuyorum.  satırlar  ikimiz kokuyoruz korkuyoruz titriyoruz  toy fikirlerlerle  ertelesekte bu gün yarın  bak bizi beklemedi  kısmet ve kader. 

dile xorta dilan




Siyah beyaz  fotoğfarlarda  kaldı herşey  solmuş kuruyan yapraklarda kaldı yaz ayımız 

Yeşertmeğe çalışsakta kuru yaprakları zemheri kış ayında 

kare kare silinmiş hafızalarda kaldı  mehtap yüzler  

Çarpmıyor artık kalpler eskisi gibi hızlı  

Yetmiyor hiçbirşey seni anlatmaya kifayesiz kalıyor sözler 

Yorulsada bu beden seninle vuslatı özler 

Yaprak gibi her birimizi bir yana savurdu yeller  sarıyor bizi  gurbet eller sarıyor bizi yadeller  ...........

HASRETE DAİR ŞİİRLERİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin