Dağına taşına mezarlığına yıkık evlerine.curumus tahtadan kapılarına pencerelerine kerpiclerine yerle bir olmuş mezarlarına üstünde kurumuş boy vermis otlarına. Hepsi gam hepsi keder.bir bir gidiyor sırası gelenler kimi gözü yolda kimi gözü kapıda kimi ah çekip eyvahlarda,
Kimi yarı bıraktığı hulyalarda kimi göz yaşlarında kimi sinelerde bırakır hoş bir seda yada buruk bir elveda.
Hayatı yorgun ayaklardan tanımak isterken boyacı sandığında.
Ağır yükünde hamalken omuzlarında bir teselli isterken falcı sabriden
Edebiyatını esir oğlundan .
Çocukluğun sevinçlerini kurtuluş bayraminda patlayan tüfek sesinden esir alinan esir kizindan.pastacı mistonun mis kokan pastasından halka tatlisindan
Bayramdan sonra petrol spor emek yada donerdereyle maçlarından
Hayatın tiyatro olduğunu halk eğitimdeki piyesleri halis hocanın sunumunda bembeyaz hulyalarda beyaz koltuklarda.ergun sahin Polat ikilisi bizi kahkahaya bogarken Koçero bacinin yanık sesiyle kırılsın ellerim neye yarıyor gençliğim gidiyor tutamıyorum şarkısı hala kulaklarımda bazen hüzün bazende kahkahayla bir halk eğitim gecesi sona ererdi.Hayatın kazananini ve kaybedenini khelip totto cebirmeceli kilicta ecem yücel ve ramazanla.kavgasını mirtiv saboyla pepeyle belanin üstüne ta köylere gidip kavga edecek birini bulmaya giden çamur tinoyla. Artistik yürüyüşüyle findo kedir fiyakalı Nahitle.
Yeşil camin jonlerini cınik yavuz fatih sarimurat oğlunu lazın kürt versiyonu hasan Ahmet murat Bektaş kardeşler.
Hüseyin peyda daha ince sakal bilmezken kalemle çizilmiş sakaliyla şeko hayatı yanmış recep ateş.her derde derman eczacı Çağatay dort filozof kardes kıllı mamo reso ibo ehmo seyyar radyo Zeydo tatar ramazan fiyakalı keso. kürt düşünür çilingir ibo fiyakalı Nahit üstten bakan kör yılo devrim ateşi Abdurrahman Polat .33 Kurşunun kapanan yarasını deşen Günay aslan asi devrimciler eta zeki avna Remziye abla Dündar.Saray deyince dur ve bir kere daha düşün.meşhur khube talanci xeşo.filozof teymez çakma ferdi celo yirmidort saat gülen şero Çakır gözlü keno erho.mühendis.niho serdar gokhani nihat şaran. sarayın yılmaz Güney'i Erdal .Bilal incisi Bilal berber hacisi saray ve ozalpin iftiharı kıllı mamo küçük Emrah İsmail sağlam Özalp in neşesi sarayli taksiciler monte karloyu sollayan kumarbazlar.
Tarihte ozalpta bir ilk muzik grubu gurup perişan fatih sarimurat oğlu veli dedeoglu çivi Erhan stüdyo xale moronun yikik evi. solist sarayli Erdal gumusyay ras remonun tonlarca kokuşmuş elmalarinin içinde fatih çalar notasiz .veli dedeoglu darbukaya kendini kaptırmış. civi erhan zili öttüruyor. Erdalda ne ses var ne mikrofon ne nota. teyip kayitta Erdal yara doydum diyenin ellere vay cayizdir basın vurmak anina gelince sözleri unutur.kör ferxo parmağıyla bıçak işareti yapıp boğazını gösterince Erdalda cayizdir cellat etmek deyince herkes gülme krizinde. meğer Erdalda ses falan yok fatih ile veli sesin güzel diye para koparmislar.Erdal o gün bugündür sahnelerden gözüktüğü yok. İşte bu bizim ozalp saray hikayemiz.
Asi gençliğimiz sağcılarla kerkeli solcularla cumhuriyet mahallesi ortacilarla emek donerdere koruyucularla pirkal kollayicilarla saray romantik sevdalılarla doğan eko yavuz pepe zaten tüm ozalp sevdalıydi kim kime sevdalıydi oda belli değildi. bu bizim hikayemiz ister kış olsun ister yaz ister yağmurlu hava ister ayaz. ister siyah ister beyaz.voltalar atılır kıble bilagina kimse kimsenin derdini bilmez kimbilir belkide dertleri aynıydı herkes zulasinda saklardi gençlik sevdasini bu bizim ozalpli sevdalilar hikayemiz.
Uzun kış geceleri siyah beyaz yeni cikmisti dallas turk sinemasi lessi küçük ev bonanza kungfu.izzet amcanın evinde alırdık solugu babacan tavırları içten balam deyişi vardı. bazen ev sinema gibi dolup tasardi evde oturacak yer bulunmazdi aylarca utanmadan sıkılmadan giderdik çocuk ne anlar utanmadan sıkılmadan haftanın yedi günü film oynayınca hiç birini kaçırmazdik mahallemizin tüm çocukları oradaydı.
Ozalpta mahalleleri dolaşırken sokaklar gül kokardı Nusret esmerin bahçesi Nurhan xalanin ezim amcanın babamın bahçesi artık ne güllerin kokusu var nede hayatın tadı bu bizim siyah beyazda kalan ozalpta hayat dostluk komşuluk hikayemiz.Kışın motor dairesinin orada bizden büyükler parasına maç yapardı plastik topla arada bir kaleci lazım olursa bizde arada bir bu heyecana ortak olurduk gurbet amcanın oğlu memet hep epa ayakkabısı giyerdi onunla oynardi kahveden zuladan getirdiği paralar hep ıslakti memet bir arada petrol spor da bile oynarken epa ayakkabiyla oynardı lezgo hottodan memet epa ayakkabıdan hiç vazgeçmedi. motor dairesinin oradaki paralı maçlar kış boyu sürerdi organizeciler fatih sarimuratoglu kantinci siirtli khudeda.
Emanetçi emekli ve donerdereli lazlar ne zaman birine ayakkabını boyatayim diye sorsan emanettur diye salardi basindan sanki hepsi emanet ayakkabı giymişler emekliler gazeteci Mehmet Şahinin donerdereliler terzi ahmet in orda toplanırdilar.her hafta Tarkan almaya giderdim.
Emekli ihsandan karadeniz fıkralarıni tosunlari baltacilari ozbaylari horonlari bordo mavi şapkaları sivri burunları kemencenin yanik Sesi arada bir yankilansada bizim memlekeketin corak tepelerinde onlarda sevdalarini zulada gizli yasardi.
Hisimlarimiz donerdereliler çınar ağacı yakup. azız.babacan yaşar bayram apo yaşar inci. inci kefalinin hısım hamsileri.bu bizim özalpta caykaralilar ve uzungolluler Karadeniz hikayemiz.Siyah beyaz hatıralar kırık dökük anılar hatırlanmayan küçük mutluluklar yorgun hafizada göz açıp kapatircasina geçen uzun yıllar kaybolan patika yollar birer birer yıkılan kerpicten evler ve o enkazlarin altında yok olan çocukluk yıllarımız anılarımız varlık içinde yokluğunu çektiğimiz o mutluluklar.
Siyahta gizliydi duygularımız özlemlerimiz aşklarımız bembeyaz yaşardık dostluğu paylaşmayı öncelikli rengimizdi siyah beyaz.Toprakta donen bir topacti cocuklugumuz Mavi gök yüzünde özgür bir uçurtmaydi gençliğimiz .dağında taşında çamurlu yollarında tozunda topraginda çocukluk terimiz kokumuz karilmisti memleketin harcında. döner dolanirdik topacimiz gibi ayaklarımız yerden kesilince masmavi gök yüzüne kanat çırptik özgür uçurtmamiz gibi. sonrada mevsim bitince kanat çırptik gocmenkuslari gibi uctuk birer birer gurbet ellere hasretin özüne.Karanlığa yürüyoruz ömrün son demlerinde ne bir mehtap ne bir yıldız ne bir ışık var ufukta
Ayazdan beyaz çiçekler açmış saçlarımizda ufukta ne bir bahar ne bir yaz
Kurak bir çöle dönmüş hayallerimiz yarına dair ufukta ne bir bulut ne bir yağmur
Çocukluğumuzu sevinçlerimizi özledik gençliğimizi heyecanlarımizi özledik
Yarım kaldı herşey içimizde ne bir bayram ne bir düğün hayatın yorgunluğudur herşeyden arda kalan.İçimizdeki çocukluğumuzun çığlıkları fırtınalarımiz dinmiyor bir türlü. ayrılıklarımiz kayıplarımız
Elimizden bir kuş gibi uçup giden gençlik ve sevdamız bir şarkı dinlerken maziye dair teselli edecek ne bir nota ne bir beste nede bir güfteYanık bir bir türküde olsa bu bizim hikayemiz laziyla kurduyle turkuyle siiirtlisiyle acemiyle bu bizim kardeşlik dostluk siyah beyaz hikayemiz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HASRETE DAİR ŞİİRLERİM
PuisiBitmez dediğin ömür bitti işte Sağında solunda herkes bir bir gitti işte Kiminin gözü yolda kaldı Kiminin tebbesümü kaldı son gülüşte Hayat budur işte aldattı bizi bahar Aldattı bizi başımıza zamansız...