"İmkansızlıkları yaşamak mıdır sevmek,yoksa severken imkansız mıdır yaşayabilmek? "
- Özdemir Asaf-
**************************************************
********************************
İnsanlar yaşam savaşı verenlerdir. Monoton ve durağan hayata bırakılmış kuklalardır.Sınırları çizilen bir oyun sahneleri vardır. Hayat insanların oyun sahnesidir. Alın yazısı ise onların senaryosu olacaktır. Seçimlerin ile şekillenecek ve bir yol belirlemeye yardım edecektir.Hayatımız bu dünyadaki yol göstericidir.Aklımız ve kalbimiz arasındaki çaresiz çırpınışlardır.İkisi arasında savrulup duran bedenin yorulur, yıpranır ya da pes eder. Bunların olacağını bile bile yaşardık. Sonunu bildiğimiz bir oyunda farklı yollar ile sona ulaşmaya çalışan ruh topluluğuyduk. Düşüncelerim beynimi uyarıp sona yaklaştığımı söylerken kalbim bir bebeğin kalp atışları kadar hızlıydı. Aklım oyunun bittiğini savunurken kalbim daha yeni başlatıyorum dercesine çarpıyordu.
Uykunun kollarından sıyrılmaya çalışırken oluşan düşüncelerim bilincimin açılması ile son bulmuştu. Vücudumun çevresinde hissettiğim kolların sahibine bakmak için kafamı kaldırmama gerek yoktu.Gece olanlar aklıma geldiğinde buruk bir tebessüm dudaklarıma yerleşti.
Dün gece sürekli uyanıp durduğum için pes edip avluya indim. Mardin'in en güzel yüzünü izlerken yanıma oturan bedene kafamı çevirdim.Işığım gözlerini yıldızlara dikmiş öylece bakıyordu. Derin bir nefes sesinden sonra gözlerini gözlerime kilitledi. Mavi gözlerine yıldız ışıkları vuruyordu. Gecenin güzel örtüsü gözlerine inmiş laciverte dönmüş gözlerini yüzümde dolaştırıyordu.
" Neden uyumuyorsun güzel gözlüm? "
Bulunduğum durumda bunu birçok kez bende sorgulamıştım. Konağa geldiğimde herkes burada bıraktığım yerdeydi. Tek bir kişi hariç, Cihan ağabeyim... Hala bulamamışlardı. Beyhan ile kaçmış ve kendilerini çok iyi saklamışlardı. Her iki aşiret onları arıyordu ve bulunmaları çok yakındı.
Mirza her köşeye bakıyordu.Mardini karış karış aratıyordu...Belki birbirimize çok yakın değildik ama Cihan ağabeyim her zaman benim gözümde değerliydi. Şimdi yokluğunu hissediyordum. Değer verdiğim insanın sıcacık tebessümüne hasrettim.
" Çok özledim Işığım... Çok hasret kaldım. Yanımızda olmasını çok özledim. "
Bana doğru yaklaşıp yanında küçücük kalan bedenimi kollarının arasına aldı.
" Biliyorum can parçam... Biliyorum güzel gözlüm. Az kaldı bulacağız."
Sonlara doğru kısılan sesinin nedeni bendim. Bulundukları anda aşiret toplanıp kararı verecekti.
Aşiretin başında Mirza duruyordu. Beyhan onun herşeyiydi. Onun ölümüne asla göz yummaz, izin vermezdi. Mecburen berdeli kabul edeceklerdi, edecektim. Sıraç ağabeyim hafif bir şekilde boğazını temizledi ve konuştu.
" Haydi güzel gözlüm artık uyu. Hava sert bu aralar, hasta olacaksın. "
Sözlerini bitirdiğinde saçlarımın üzerini öpmüş ve bedenimdeki kollarını gevşetmişti. Ayağı kalkarak beni kucağına aldı ve odama doğru ilerlemeye başladı. Kollarımı boynuna sardığımda yüzüme bakıp gülümsedi. Yatağın üzerine yavaşça bıraktıktan sonra üzerimi örtecekken onu durdurdum. Gözlerime bakarak ne olduğunu anlamaya çalıştı. Kısa bir süre sonra yavaşça yanıma uzanarak örtüyü üzerimize çekti. Kafamı koluna koyduğumda rahat bir pozisyon bulup bana doğru döndü.
" Yine aynı bakıyorsun. Her seferinde bunu yapardın. Akşam 'uyuyamıyorum ağabey' diye yanıma gelip hep böyle bakardın güzel gözlüm. Yatağına yatırdığımda ise aynı bakışlarını sürdürür bana o masalı anlattırırdın. O masalı istiyorsun... Gözlerin böyle söylüyor. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞEKA(Doğunun Güçlü Kadınlarına)
General FictionYıkılmaz bedeninde kalbini saran nefretin zehriyle besleyen bir adam... Nefretin zehriyle beslendiği kalbe sevgisini sarmaşık gibi dolayan onu tüketen ve yok eden bir kadın ... *************** ''Sana sevgiyle yaklaşacak bir adam olmayacağım belki y...