Hayırlı Ramazanlar canlarım...Biliyorum uzun süredir bölüm bekliyordunuz fakat gerek ailevi gerek sosyal bazı nedenlerden dolayı aksamak zorunda kaldı ve bölüm gelmedi.Bu yüzden sizden çok özür diliyorum ve bu durum karşısında size 2 part olarak uzun bir bölüm yazıyorum.
Medya Yalım(siyah) ve Mican(kahverengi)
İYİ OKUMALAR ......Yıldızları parlatıp düşüncelerinizi yazmayı unutmayın lütfen .
******************************************************************************************** **************************************************
''Bil ki; Yaşadıklarınla değil,yaşattıklarınla anılırsın. Ve unutma; Ne yaşattıysan elbet birgün onu yaşarsın.''
-TOLSTOY-
**************************************************
***************************
''Yıktılar beni Mücevher'im.Yavaş yavaş alıyorlar elimden her şeyi,lütfen sende bırakıp gitme beni...''
Yaşamak değer verdiklerinle güzeldi.Sesini duymasan, sol yanın hissederdi. Yanında olmasan bile her daim seninle olan ruhu yeterdi. Ruhuna seslendiğinde duyardı sesini... Yakarmıştı ruhuna, bırakma demişti. Bırakmazdı elbet belki kavuşmaları uzun sürecekti ama asla bırakmayacaklardı.
Vücudum günün yorgunluğu ile yatağa sarılmıştı. Kulaklarımda yankı yapan sözlerin her biri tekrar tekrar yüreğimi kavuruyordu.
Yıkmıştım,yıkmıştık...
Belki bu kadar yakın olmayacaktık ama zaten yok muydu aramızda mesafeler. Ülkenin her karışı şahitlik etmiyor muydu mesafelere? Bir ucunda ben bir ucunda onlar vardı. Şimdi iki kilometre ötesine gidecek olmak neden yakıyordu böylesine?
Karanlık yenmişti verdiğim savaşı, gözlerim kapanırken dudaklarımdan dökülen kelimelerim geceye asılı kalmıştı.
''Bu ateş ya seni ya beni yakacak Mirza... Ya seni ya beni...''
**************************************************
****************************
Gözlerime vuran ışık, saçlarımda gezinen eller vardı. Göz kapaklarım açılmayı reddediyordu. Işığı hissedebiliyordum. Saçlarımda elleri gezinen kişiyi görmesem bile hissediyordum. Nur kokusundan tanımıştım. Her nefes aldığımda içime anne kokusunun uhrevi yoğunluğu doluyordu. Derin nefeslerimin ardında beni uyandırmaya çalışan annemi bedenimin verdiği yorgunlukla reddediyordum.
" Buğlem, güzel kızım. Gönlümün seheri, kalk haydi!"
Kalkarsam gerçekler ruhuma çarpacaktı. Buraya geldiğim günden beri her şeyin rüya olmasını dileyerek uyumuştum. Gözlerimi açarsam hakikatten kaçamayacaktım. Başka çarem yoktu, direnecektim. Karşıma çıkacak her engele göğüs gerecektim. Ya ben yenecektim ya da bitecektim. Ona karşı baş eğmeyecektim. Gözlerimi yavaşça açıp anneme baktım.Yüzündeki tebessümle beni izliyordu.
"Günün aydın olsun güzel kızım."
Bugün aydın olacak günüm yoktu. Fermana saatler kalmıştı. Mehmet Ağa her şeyin adetine göre olacağını söylemişti. Bu akşam Mirza için beni isteyeceklerdi. Mirza ile tekrar karşı karşıya gelecektim. Koridorda söylediği cümleler kafamdan hiç çıkmıyordu. Aklımdaki düşünceler ile anneme baktım.
"İnşallah annem. Seninde günün aydın olsun."
Saçlarımda dolaşan ellerini çekip yüzüme getirdi. Saçlarımı öpüp güzel gözlerini yüzümde dolaştırdı. Yüzündeki tebessüm kırıldı, gözlerinin parlaklığı eksildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞEKA(Doğunun Güçlü Kadınlarına)
General FictionYıkılmaz bedeninde kalbini saran nefretin zehriyle besleyen bir adam... Nefretin zehriyle beslendiği kalbe sevgisini sarmaşık gibi dolayan onu tüketen ve yok eden bir kadın ... *************** ''Sana sevgiyle yaklaşacak bir adam olmayacağım belki y...