"Hemen celallenme ağam. Soyunuz büyüktür. Aşiretin nam salmıştır, elbet gözünü diken çıkacaktır. Her şeye gücün yetmez." Mirza kucağındaki oğlumuzu bana vererek ayağı kalktı. Belindeki silahı ortadaki masaya koyarak gözlerini adama dikti.
"Karşımda duracak herkese gücüm yeter. Sen kafanı bunlara yormak yerine avucumun içini dolduramayacak soyunla ahkam kesmeye son veresin. Gün gelir, serseri bir kurşun bedene girer. Nerden gelir çözemezsin!" Son sözlerinde ellerini masaya dayamış sert bir tını ile cümlesini bitirmişti. Açıkça Mirza'ya tehdit savurmaya çalışıyordu. Yeşil gözlerinde alevlerin dans ettiği Mirza'ya baktım. Öfke buram buram üzerinden yayılıyordu. Gözlerini adamdan hiç ayırmayarak silahını tekrar beline koyup doğruldu.
"Kiminle dans ettiğine dikkat edeceksin. Bir dahaki sefer sözünü değil nefesini keserim." Belindeki elini serbest bırakarak benim belime sarıp kaldırdı. Yeşillerini köşede bizi dinleyen korumalarına odaklayarak sesini yükseltti.
"Ziyaretin kısası makbuldür. Beyleri çıkarın oğlum."
******************************************************
Meğer candan öte bir can varmış ve onun adı evlatmış.
******************************************************
Her canlının kendini rahat ve güvende hissettiği yerler vardı. Güven bütün duygulardan üstündü, ikna ediciydi. İçinde olan korkunun her yanını kapladığı ve seni bir girdap gibi içine çektiği zamanlarda ihtiyaç duyduğun tek şey güvendi. Şimdi kollarında olduğum adamda hissettiğim tek şey güvendi. Göğsüme sokulmuş uyuyan oğlum güvende olduğunu biliyordu. Oğlumu elimden almak için tehdit eden adamların verdiği korku üstüne güvenini esirgemiyor ve bana gözleri ile söz veriyordu.
Her şeyden önce gelen evlat kokusu vardı. Eskiden anlatılan o kokuyu almak nasip olduğu için bir kez daha şükrettim. Mirza kollarımdaki bebeğimizi alıp alnını öperek boynuna yasladı. Gözyaşlarım bu anı bekler gibi gözlerime hücum ederken yalnızca ikisine baktım. Bütün varlığım, değerim, güvencem onlardı. Hayat benim için iki adam demekti. Mirza gözlerime şefkatle bakarken hafifçe boğazını temizledi.
''Hatun... Ben sizi bu kadar geç bulmuşken birkaç kendini bilmezin sözüne bırakır mıyım? Gerekirse canımı veririm ama size bir şey olmasına izin vermem. Oğluma zarar gelmesine izin vermem.''
Kucağıma bıraktığı oğlumla koltuğa oturacakken kardeşleri içeri girmişti. İkisi de daha iş kıyafetlerini bile çıkarmamıştı. Baran ağabey elindeki beresini kenara koyarken Giray ağabey çoktan Azer Mir'e yaklaşıp bir şey var mı diye kontrol etti.
''Ne dedi yine o şerefsizler? Güçleri küçücük çocuğa mı yetmiş?''
Baran ağabeyin yüksek sesi odada yankılanırken Mirza bana döndü.
''Odaya geçin Buğlem.''
Ağabeyinin sesiyle Giray ağabey bizi bırakıp geçmemiz için müsaade etmişti. Oğlum her şeyden habersiz gözlerini kapatmış uykuya teslim olmuştu ama benim içimdeki endişe bitmiyordu. Gözlerim odada gezinirken Mirza da takılı kaldı.
''Ne olacaksa bende duymak istiyorum.''
Mirza derin bir nefes aldığında ümidim kırılsa da sonrasında gelen sözleri izin vereceğini gösteriyordu. Kelimelerini toparlaması uzun sürmüştü.
''Hiçbir şey sormadan dinleyecek olanlar kalsın, gerisi çıkabilir...''
Dışarı kimse çıkmamıştı.
''Yıllardan beri süren adetleri biliyorsunuz. Aşiret başına geçen adam bir evlat sahibi olduğunda o çocuk varisi olarak kabul edilir. Eğer Azer Mir doğmasaydı benden sonra gelecek kişi için herkes yarışa girecekti. Aşağıdaki şerefsiz de bunu gözleyenlerden biri ve amacı aklı sıra oğlumu ortadan kaldırmak... Benim içinde yapılmıştı, o zaman siz yoktunuz. Babam beni koruma altında tuttu, benim için can yaktı ama ben onun gibi değilim. Kimsenin canını da canımı da yakmayacağım.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞEKA(Doğunun Güçlü Kadınlarına)
General FictionYıkılmaz bedeninde kalbini saran nefretin zehriyle besleyen bir adam... Nefretin zehriyle beslendiği kalbe sevgisini sarmaşık gibi dolayan onu tüketen ve yok eden bir kadın ... *************** ''Sana sevgiyle yaklaşacak bir adam olmayacağım belki y...