♧YIKIM MI?YENİDEN DOĞUŞ MU?♧

32.2K 1K 102
                                    

Arkadaşlar bu benim roman tarzındaki ilk hikayem. Daha önceden şiir kitabı yazıyordum ama bazı sebeplerden dolayı kaldırmak zorunda kaldım. Bundan öncede Umudun Baharı adında ortak bir hikaye yazmıştık ama daha sonra kendim devam ettim. Bu süreçte sizden tek istediğim düşüncelerinizle, eleştirilerinizle ve oylarınızla yanımda olmanız. Umarım güzel bir başlangıç yapmışızdır hepinize iyi okumalar :) ;)

*************

''Elbet biz de biliriz lafı en inceden dokundurup içini acıtmasını.
Lakin kıyılıyoruz ama kıyamıyoruz sevdiklerimize...''
-Mevlana-

***********************************************************************************************************
Akrep ve yelkovan birbirini kovalarken geçen dakikaların savaş sesleri kulaklarımda yankılanıyordu. Yurt odasında küçük bir masanın üzerinde beyaz kağıtlardaki proje çizimlerim ve büyük kupadaki kahvem geceme eşlik ederken pencerelere vuran yağmur damlaları sanki bir tehlikeye zemin hazırlıyorlardı. İçimdeki sıkıntı biraz daha büyürken yerimden kalkıp pencerenin yanına gittim. Parmaklarım pencere camının buğulu kısmına dokunurken aşağıya doğru süzülen damlayı takip ediyordu. Cebimdeki titreşimle derin bir nefes aldım. Gözüm saate kayarken bir yandan da telefonu çıkarıyordum. Telefondaki ismi görünce kalbim delicesine çarpmaya başladı. Konuşmak için yurdun koridoruna çıkıp titreyen sesimle telefona cevap verdim.

"A-ğabey?" karşı taraftan derin bir nefes sesi geldi. Bütün varlığımdı, hayallerimi gerçekleştirmeye izin veren parçamdı. Canımın yarısıydı. Uzun zamandır ilk defa arıyordu. Son konuşmamızda 'Bundan sonra her fırsatta arayacağım güzel gözlüm... Olur da seni uzun süre arayamazsam bir sorun vardır ama sen sıkma canını ben çözer çözmez ararım. Kendine iyi bak...' demiş ve telefonu kapatmıştı. İçimdeki sıkıntı daha da artarken bir ses bekliyordum.
''Güzel gözlüm, benim can parçam.'' Sevmemiştim... Bana karşı olan sesindeki tınıyı hiç mi hiç sevmemiştim. Benim parçam böyle yıkılmış konuşmazdı. Bir şey vardı çünkü benim ışığım böyle değildi, olamazdı.
''Ne oldu Işığım? Ne sıktı canını, neden bu sesindeki kasvet?'' Derin bir nefes daha aldı. Söyleyecekti elbet ama derman bulamıyordu kendine. İçim içimi yerken sadece ona odaklanmıştım. Sıkıntısının nedenini istiyordum. Ne olursa olsun aşardık, biliyordum. Hafif bir şekilde boğazını temizledi ve konuştu.

''Ben... Allah kahretsin! Bak Buğ-"

"SIRAÇ!" Sözü bitmeden bıçak gibi bir ses onu böldü. Sesi uzaktan geliyordu ama hala aynıydı. Tek sözüyle konağı inletecek kadar güçlüydü. Babamdı... Canımı vereceğim adamdı. Düşüncelerimi bölen ağabeyimin sesi olmuştu.

"Buğlem ben çok istedim. Engel olmaya çalıştım... Beceremedim. Özür dilerim güzel gözlüm çok özür dilerim. Seni zorlamayacağım ama kalbine sormanı istiyorum."

"Ne diyorsun ağabey? Kime, neye engel olamadın da özür diliyorsun. Kurban olurum açık konuş." Endişe ruhumu ele geçirirken beynim ne olursa olsun duymak istiyordu. Sonucu belli olmayan bir durumdu, benim bilmediğim bir durumdu.

"Cihan kötü bir karar verdi. O... Kız kaçırdı. Kız Alazlar'ın kızıymış." İçimdeki his doğruydu ve bütün bedenimi kavuruyordu. Kendime engel olmayarak küçük bir çığlık attım. Telefonu tutan elim titriyordu. Çığlığım üzerine ağabeyim endişeyle konuştu.

"Güzel gözlüm, sakin ol. Ne olur sakin ol. Ben gerçekten çok üzgünüm keşke daha önce fark etseydim. Şimdi senden tek bir şey isteyeceğim, ya Mardin'e dön ve verilecek hükme uy ya da kaç git buralardan kurtar kendini. Buraya gelmek istersen uçağın saat sekizde hazır. Seni zorlamam veya yargılamam, gelip gelmemek sana kalmış. Sen ne istersen ona uyacağım. Babam birazdan burada olur kapatmam gerekiyor. Kendine iyi bak can parçam, seni çok seviyorum." Kapatmıştı... Tek bir kelime bile edememiştim. Telefonu yavaşça indirirken sol gözümden düşen bir damla yaşla karanlık koridora bakıyordum.

AŞEKA(Doğunun Güçlü Kadınlarına)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin