♧BEYZADE'NİN VARİSİ♧

8.6K 388 76
                                    

************************************************************
*******************************************

"Bir ismi olmalı." Kaşlarımı çatarak doğrulan Mirza'ya bakmıştım. Bugüne kadar alışveriş yapmış odayı düzenlemiştik hatta uzun süredir odaya girmem Mirza tarafından yasaklanmıştı. Her şey tamamen bitmişken oğlumun ismi henüz kulaklarımızda yankılanmamıştı. Kafamın içindeki düşünceler dilimin ucuna geldiğinde gülümsememe engel olamamıştım.

"Mir... Oğlumuzun adı Mir olmalı, rüyanda gördüğün oğluma bu isim çok yakışacak. Kabul ediyor musun?"

Birkaç kez adını tekrar ederken gülümsemişti. Dudaklarını alnıma bastırıp saçlarımı okşarken ağzından dökülen isimle gözlerim gözlerine odaklanmıştı. Karnımda gezdirdiği elinin üzerime elimi koyduğumda beni göğsüne çekerek saçlarımın üzerini öpmüştü.

"Senin adın Azer Mir aslan parçası, adınla yaşa..."
**********************************************************************************************************
''Özlemek ölmekten sadece iki harf fazla be çocuk...''
-Cemal Süreya-
**********************************************************************************************************
Rüzgarın usul usul tenimize değdiği anlarda yavaş adımlarla yola devam ediyorduk. Her ses sırayla kulağımıza doluyor fakat onlara aldırış etmeden kendimizi zamanın akışına bırakıyorduk. Elleri ellerimden bir saniye ayrılmıyordu, yeşil hareleri etrafta dikkatle gezinirken gülümsemelerimiz ortak olmuştu. Gecenin güzelliği üzerimizde dolaşıyor bambaşka diyara sürüklüyordu. Gözlerim gözlerinde kaybolurken alnıma değen dudaklarıyla derin bir nefes almıştım.

''Üşüdün mü hatun?''

Sorusuyla gözlerimi açmış gülümseyerek ona bakmıştım. Hava fazla soğuk değildi bu yüzden üşümemiştim fakat ben cevap vermeden arkadan bizi takip edenlerin arasından Baran ağabeyin sesi yükselmişti.

''Seni seviyorum Dünya ama bana da bir aşk nasip edebilirdin biliyorsun değil mi? Bana neden kimse üşüdün mü diye sormuyor? Donuyorum ben burada!''

Hep bir ağızdan gülerken Mirza'nın söylediği ile ortam değişmişti.

''Sen değil misin kızı karşıma getirip nişan yaptıran, al sana aşk işte... Dünya'ya gelirsek o senin zeka seviyen için çok gelişmiş, yani bir suçu yok ağabeycim.''

Baran ağabey kaşlarını çatıp Mirza'ya bakarken son sözünü söylemiş ilerideki çay bahçesine girmişti.

''Ben mantık evliliği yapıyorum, aşk değil!''

Kimse bir şey söylemeden onun peşinden ilerideki çay bahçesine girmişti. Aşk onu çoktan yaralamıştı artık inanmıyordu ve inancını geri getirecek tek kişi onu bırakıp gidendi.

Çaylarımızı içerken ortada dönen muhabbete katılıyor bazense sessizce dinliyordum. Ağabeyim, Beyhan ve Baran ağabey bizimleydi. Hep beraber dolaşıp yorulunca bir yerde çay içmek istemiştik. Cihan ağabeyim Mirza'ya bakıp gülümsemişti.

"Biz bu sabah dönüyoruz Mirza. Misafir ettin bizi ağırladın, sağ olasın."

Mirza önce Beyhan'a sonra ağabeyime bakmıştı. Baran ağabeyin sessiz kalması dikkatimi çekerken Mirza'nın cevabıyla ayaklanması bir olmuştu.

"Başımızın üzerinde yeriniz var orası sizinde eviniz ne zaman isterseniz bekleriz ama biraz daha kalsaydınız. Beyhan içinde iyi olurdu."

"İşleri ancak toparlarım, başka zamana inşallah."

Mirza onaylarken Baran ağabeye gözü takılmıştı. Ayakta konuşmalarını bekleyip sözüne başlamıştı.

"Ağabey ben bir dışarıya çıkayım, kalkacağınız zaman ararsınız."

AŞEKA(Doğunun Güçlü Kadınlarına)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin