Fotoğraf: Kim TaeHyung
--
Gece Taehyung'un mesajıyla uyandım."Sabah 9 da seni almaya gelicem. Hazır ol."
Saat 3 de neden böyle bi şey yazdığını sorgulayamayacak ya da ona itiraz edemeyecek kadar yorgundum. Uyumaya kaldığım yerden devam ettim.
--
Sabah telefonum çaldığında uykum 2 kere bölündüğü için huysuz bir biçimde uyandım.
"Aşağıdayım."
"Ne?"
"Aşağıdayım inmeyi düşünüyo musun?"
Arayan kişinin kim olduğuna baktıktan sonra içimden bir küfür savurup hızlıca kalktım ve dolabımın başına geçtim. Çok fazla uğraşmadan dar pantolon ve bol bi gömlek giyip dişimi fırçaladım. Hızlı hareket ettiğim için odalar arası gezerken her seferinde virajları alamayıp kapıya vuruyordum ve Arisa da bunu hunharca gülerek videoya alıyordu ama şuan ona sataşıcak vaktim olmadığı için şanslıydı.
Hızlıca göz makyajı yaptım ve fondötenle pudramı çantama atıp uçarcasına evden çıktım. Gördüğüm manzara birkaç saniye nefes almamı zorlaştırdı. Arabasına yaslanmış bir Kim Taehyung.
Beni uyandırdığı için tüm huysuzluğumu ona gönderdim o ise gülümseyerek cevap verdi. Anahtarı bana fırlattığında neye uğradığımı şaşırıp hızlıca anahtarı tuttum.
"Sen kullan."
O yolcu koltuğuna geçerken hala olduğum yerde ona bakıyordum.
"Ne bakıyosun hadi"
Hızlıca sürücü koltuğuna geçtim ama gülümsemeden duramıyordum. Hayalimdeki arabayı sürücektim ve bu 32 diş gülmeme sebep oluyordu.
"Sadece arabayı bir yerlere sürtmemeye çalış."
Ona sahte gülüşümden attım ve tarif ettiği yere gittik ama kapıların kilitlerini hemen açmadım bana saçma bir bakış attığında çantamdan fondötenle pudramı çıkartıp suratıma hızlıca uyguladım. Kapıları açıp dışarı çıktığımda hala bana garip bi şekilde bakıyordu.
Kahvaltı ediceğimiz masaya oturunca buranın restoran olmadığını farketmem zaman aldı.
"Burası neresi?"
"Benim evim."
Evin içinden geçip arka bahçeye çıktığımızda hayalimdeki eve sahip olduğu için onu kıskandım ama bunu belli etmeyecek kadar sağlam bi maskem vardı.
Kahvaltı ettikten sonra telefonum çaldı ve masadan kalkıp büyük bahçenin sonuna doğru yürüdüm.
"Efendim Jiyong?"
"Sana açıklamam gereken şeyler var ve senin de bana açıklama yapman gerekiyor. Kaçta aliyim seni?"
"Seninle buluşmak istediğimi nereden çıkartıyorsun?"
"Çünkü biliyorum ShinYeong. Beş dakika içinde evin orada olurum."
İçimden küfrederken hızlıca eve koşup çantamı aldım.
"Noluyo?"
"Beni eve bırakman lazım. Şimdi."
"Neden?"
"Jiyong geliyor."
Ben kapıya ulaştığımda o hala bıraktığım yerde duruyordu ve yere kitlenmişti.
"Gitme."
"Ne?"
"Gitme ShinYeong. Sana yaşattıklarımın affı olamaz ama lütfen gitme."
"Gitmem lazım Taehyung."
O hala orada durunca yoldan taksi çeviririm diye düşündüm. Ondan beni bırakmasını istemek saçmaydı zaten. Burada olmam kadar saçma.
"Beni duyuyor musun?!"
Hızlı adımlarla yanıma gelip kapının kolunu tutan elimi tuttu.
"Seni sonra ararım Taehyung."
"BUGÜNÜN BÖYLE OLMAMASI GEREKİYORDU!"
Bileğimi daha çok sıktığında hayatım neden hep böyle diye sorguladım.
"Taehyung. Kolumu bırak. Seni sonra arayacağım diyorum."
Suratı yumuşayıp kolumu bıraktığında fırsattan istifade kapıdan çıktım. Peşimden Taehyung'da çıktı ve beni geride bırakarak arabasına doğru yürüdü. Şaşkınca ona bakarken eliyle sabırsızlıkla beni çağırdı. Sesimi çıkartmadan arabaya bindim. Zaten sürekli saçma şeyler yapıyordum.
--
Arabadan indiğimde Jiyong evin önündeki merdivenlere çömelmişti. Taehyung'da benim peşimden indi ve şov yaparmış gibi bana sarıldı ve yanağımı öptü. Ona tepki vermedim. İtmedim de sarılmasına karşılıkta vermedim. Sadece öyle dikilip durdum.
"Şovun bittiyse beni bırakır mısın?"
"Akşam yemeğine geliyim mi?"
"Sonra konuşuruz Taehyung. Artık beni bırakabilirsin."
Taehyung kollarını üzerimden çekerken teslim olmuş gibi yapıp kollarını kaldırdı ve göz kırptı. Gözlerimi devirip Jiyong'a doğru ilerledim. İzlerken ayağa kalkmış ve her an patlamaya hazır gibi gözüküyordu.
"Hey."
Merdivenlere çökünce yanıma tekrar oturdu.
"Taehyung'la aranda ne var?"
"O kız kim?"
"İlk ben sordum."
"İlk sen yakalandın."
Seslice bir nefes verdi ve kafasını bana doğru çevirdi. Ona bakmamak için kendimi zor tutuyordum.
"Oyun oynamıyoruz ShinYeong. Taehyung'la aranda ne var?"
"Hiçbir şey... Bilmiyorum... Yani arkadaşız galiba... Ya da olmaya çalışıyoruz bilmiyorum. Sıra sende."
"Kimse... Yani eski bir arkadaşım.."
"Nasıl bir arkadaş?"
"Soru sorma sırası bende. Neden onunla arkadaş olmak istiyorsun?"
"Bilmiyorum.. Pişman olduğunu görebiliyorum ve belki de ikinci bir şansı hakkediyor gibi hissediyorum bazen. "
"İlk aşkım. O kız.."
"Ooh"
Söylediği şeyi hazmetmeye çalışırken değişik sesler çıkarıyordum.
"Ama ona karşı bir şey hissetmiyorum yanlış anlama."
"Yanlış anlamamı gerektirecek bir ilişkimiz olmadığını sanıyordum."
"E-evet öyle."
"Öyle yani.."
"İyi miyiz?"
Birkaç saniye sessiz kalıp sesli nefes verdim.
"Evet. Evet iyiyiz."
"Güzel çünkü acıktım. Ha bi de. Bana söylemek istediğin başka bir şey var mı?"
Tek aklıma gelen şey ondan kaldığım gece Taehyung'un gelmesiydi. Biliyo muydu bilmiyor muydu emin değilim ama ortamı daha da garipleştirmek istemiyordum.
"Hayır neden?"
"Hiç. Öylesine sordum."
Arabasına binip yemek yemeye gittik ve yemeğin siparişini almak için gelen kişi tabii ki de her zaman ki gibi -çünkü hiç normal ve sorunsuz bir gün yaşayamıyorum- vücudumdaki tüm kanın çekilmesine sebep oldu.
----
Biliyorum uzun zamandır yoktum ama aklıma yazacak hiçbir şey gelmedi umarım beğenirsiniz.Bu arada acaba kimi gördü yine? Tahminlerinizi yazar mısınız lütfen ^^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uri Saranghaji Marayo
FanfictionKim Shin Yeong koreli bir kız ve liseyi Hongkong'da okudu. En iyi arkadaşı Yagi Arisa o bir Japon. Youtube'a koydukları cover dance videoları sayesinde yg entertainment ile sözleşme imzalamak için koreye taşınıyolar ve uzun bir süre Shin Yeong'un ço...