**Luhan'ın kıyafetleri ve saçı Sehun'un da sadece saçı medyada**
"Hadi kuaföre gidelim o zaman. Seni o halde görmek için sabırsızlanıyorum." Sehun hızla ayağa kalktığında, onu kolundan tutup durdurdum.
"Ne oldu? Vaz mı geçtin?" bana baktığında seslice yutkunup, onun gibi ayağa kalkmış ve ellerimle saçlarını düzelterek konuşmaya başlamıştım. Biraz da Sehun'a yapışmış olabilirdim tabii, ikna edici olsun diye...
"Hayır, hayır vazgeçmedim. Hatta düşündüm de... Senin de saçlarının renklenme vakti gelmiş de geçiyor bile. Neden sen de benimle beraber sarıya boyatmıyorsun?" Ben Sehun'un hala saçlarıyla oynarken, o sevimlice gülümsedi.
"Ben böyle iyiyim." Sehun ciddiyetimi anlamamış olmalıydı ki hala alayla konuşmaya devam ediyordu.
"Ben ciddiyim. Saçını sarıya boyatalım, eminim ki çok yakışacaktır." Sehun ile ciddi ciddi konuşurken başını geriye çekip, saçlarını elimden kurtarmıştı.
"Ben de ciddiyim, böyle iyiyim." Yapmacık şekilde gülümsedikten sonra parmaklarını saçlarının arasından geçirerek dağılmalarına sebep oldu.
"Neden ama? Beyaz tenlisin ve sarışın halini düşünmek bile ağzımın suyunu akıtmama yetiyor."
"O zaman ağzının suyunu yalnızca düşünerek akıtabileceksin, bebeğim çünkü ben siyah saçlarımı seviyorum. Onlarla mutluyum." Sehun ciddi bir şekilde söyleyip koltuğa geri oturduktan sonra bacak bacak üstüne atıp, kumandayı eline almıştı. Ama ben pes etmek istemiyordum çünkü Sehun'u sarışın olarak görmeyi çok istemiştim. Bu yüzden de ikna etmek için çabalayacaktım. Sonuç olarak yanına yerleşip ellerimi omzuna koyduktan sonra aegyo dolu sesimle konuştum.
"Ama ben sarışın bir Sehun ile sevişmek istiyorum?" bu söylediğimden etkilenip beni onaylaması bir ihtimaldi tabi. Düşük de olsa şansımı denemem gerekiyordu.
"Yemezler, Luhan." Sehun yüzüme dahi bakmadan ve tabi umursamadan söylediğinde derin bir nefes alıp devam ettim.
"Bu halinle de çok seksisin ama sarışın halin kesin daha fazla olacaktır." Sehun bana bakıp iç çektikten sonra başını tekrar ekrana döndürmüştü.
"Daha fazlasında gözüm yok." Dediğim şeyleri ciddiye almayıp geçiştirici cevaplar verirken sinirim bozulmaya başlıyordu. Ne vardı bu kadar inat edecek? Beğenmezse tekrar siyaha boyatırdı zaten ama en azından deneyerek hem kendine iyi gelecek bir değişiklik yaratır hem de benim gönlümü yapmış olurdu. Üstelik onunla daha çok çift gibi gözükmeyi gerçekten çok istiyordum.
Sinirle soluyup ellerimi omzundan çektikten sonra arkama yaslanıp kollarımı göğsümde bağladım.
"Yaptırsan ölürsün zaten... Beğenmezsen yeniden siyaha dönebilmek o kadar zor bir şey değil. Sadece birkaç gün için bile neden inatçılık yaptığını anlayamıyorum." Çatık kaşlarımla mırıldanarak konuştuğumda Sehun bana dönüp yeniden bıkkınlıkla iç çekti.
"Ben de neden şu anda küçük, şımarık bir çocuk gibi ısrar ettiğini anlayamıyorum." Bu söylediği ile çatık kaşlarım çözülmüş ve yüzüm anında asılmıştı. Cidden ısrar ettiğim için gözünde küçük, şımarık bir çocuk gibi mi duruyordum? Bu zamana kadar Sehun'a birçok kez bu şekilde davrandığım olmuştu ve ben şu anda bundan rahatsız olduğunu öğrendiğim için pişmanlık yaşıyordum.
Şımarıklık olmasa bile küçük çocuk gibi davranmamı sevimli bulduğunu düşünmüştüm hep. Aksini yapamayacağım için değil ama böylesi bana daha samimi geliyordu sadece. Ciddi olmayı çok mesafeli bulduğum için de küçük yaramazlıklar ve çocukluklar yapabiliyordum. Ama sanırım, bundan sonra buna bir son vermem gerekliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TATSTAR
Fanfiction**** "Bana yardım eder misin?" beklemeden sorduğumda bana baktı. "Ne konuda?" "Senin gibi olmayı bana öğretmen konusunda..." "Ne?" söylediğim şey ile bu sefer bakışlarında şaşkınlık hakim olmaya başlamıştı. "Duydun işte... Bana nasıl bu şekilde güç...