** Medyada çift dövmeleri var ^^
Şarkı da önemli tabii u.u **
"Pekala, bana kartınızı verin lütfen. Sehun'u size getireceğim." Bu işin sonunda Sehun ne tepki verirdi tam olarak bilmiyordum ama yaptığım şeye dair bildiğim tek bir nokta vardı o da Sehun'un mutlu olmasını istememdi.
"Anlamadım?"
"Sehun'u sizi dinlemesi için ikna etmeye çalışacağım. Bu yüzden de sizinle iletişime geçebilmem için... Numaranızı almam gerekiyor." Açıklama yaptığımda Sehun'un babası anladığını belirtip, ceketinin cebinden bir kart çıkarttı ve bana uzattı.
"Sehun çok inatçıdır. Onu ikna edebileceğinden emin misin?" Sorduğunda iç çektim.
"Değilim ama Sehun'u ben ikna edemezsem kimse edemez. Bundan eminim." Kartı alıp söylediğimde, Sehun'un her an gelmesi durumunda bunu açıklamakta zorlanacağım için önünde eğilip tekrar konuştum.
"Ama siz şimdi gitseniz daha iyi olur. Çünkü Sehun sizi yeniden burada görürse sinirlenecektir."
"Haklısın. Senden haber bekleyeceğim, evlat. İstediğin saatte arayabilirsin." Sehun'un babası son kez selam verip ayrıldığında sıkıntıyla nefesimi verdim.
Babasına, yardım edip Sehun'u ikna etmeye çalışacağımı söylemiştim ama bu hiç kolay olmayacaktı. Hatta içimdeki bir ses edemeyeceğimi de söylüyordu.
Yine de öylece oturup bu olayların sürekli tekrarlanmasını izleyemezdim. Çünkü Sehun, babası her geldiğinde biraz daha yıpranacaktı. Ki babasının da Sehun'u bırakmak gibi bir niyeti yoktu. Bu durumda sevgilimin böylesine içten içe zarar görmesine nasıl seyirci kalabilirdim ki?
Aklımdan geçenleri öğrendiğinde muhtemelen bana çok kızacaktı. Belki benimle bir süre konuşmazdı bile ama bu konu için üzülmesini göze alamıyordum. O hep mutlu olmayı hak ederken, diğer şeyleri bir süre umursamamaya çalışacaktım.
Bunları düşünerek yerime geçip oturduğumda çok geçmeden Sehun da elinde iki kupayla yanıma geldi. Kırmızı renkli kupayı bana uzatırken siyahı da kendisi almıştı.
"Kupan bile siyah ama saçların sarı, sevgilim." Sehun ile uğraşmak adına kıkırdayarak söylediğimde bana göz devirmişti.
"Kaşınıyorsun, bebeğim." Yapmacık bir şekilde sırıttığında ona doğru başımı yaklaştırıp göz kırptım.
"Kaşısana..." bunu dememle Sehun burnumun ucuna alttan vurup başımın hafifçe yukarıya kalkmasına sebep olmuştu.
"Uslu dur..." gözlerini kısarak söylediğinde bu sefer de dil çıkardım.
"Bayım ben bütün gün sizi mi bekleyeceğim? Elimdeki bu dövme ne olacak?"Sehun'a yarım bıraktığı dövmemi gösterip sitem ederken yüzünü buruşturmuştu.
"Hatırlatma şunu... Ben geciktirme derdindeyim zaten..."
"Biliyorum ama sana söyledim. Canımı acıtmıyorsun, artık endişelenme lütfen. Hem ben böyle kalmak istemiyorum, bu çok çirkin!" sonunda yeniden çemkirip elimi aniden kaldırdığımda kahvemden biraz üstüme dökülmüştü.
"Ağhh..." aynı zamanda elime de dökülen kahveden dolayı ses çıkardığımda Sehun direk bardağı alıp kenara, kendininkiyle beraber, koymuştu.
"Dikkat etsene biraz! Yakıyordun kendini!" Sehun sinirle söyleyip beni ayağa kaldırdıktan sonra hızlı adımlarla lavaboya getirmişti. Elimi soğuk suyun altına tutarken bir yandan da tişörtümün ucunu kaldırıp karnıma bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TATSTAR
Fanfic**** "Bana yardım eder misin?" beklemeden sorduğumda bana baktı. "Ne konuda?" "Senin gibi olmayı bana öğretmen konusunda..." "Ne?" söylediğim şey ile bu sefer bakışlarında şaşkınlık hakim olmaya başlamıştı. "Duydun işte... Bana nasıl bu şekilde güç...