**Şarkının da bazı yerleri hariç geneli bu bölüme uyuyor, çok da güzel bir pikpenk aşkım şarkısıdır zaten n.n **
"Sehun?" Luhan restorana geldiğimizde yanımda otururken bana seslendi.
"Efendim, güzelim?" ona gülümseyerek cevap vermiştim.
"Lütfen beni bırakma ya da bana çok kızma, tamam mı?" Luhan bugün içinde bunu 3. kez söylerken elimdeki çatalı masaya sertçe bıraktım ve Luhan'a odaklandım.
"Luhan, neden tüm gün böyle söyleyip durdun? Neler oluyor?" Derin bir nefes aldıktan sonra bakışlarını benden kaçırıp sessizce konuştu.
"Şimdi öğreneceksin."
"Neyi?" Ben Luhan'a bakıp neyi kastettiğini anlamaya çalışırken masadan gelen sandalye çekilme sesleri ile başımı kaldırıp karşıya baktım. Ve baktığım yerde babam ile Kris'i masaya otururken görmeyi kesinlikle beklemiyordum
Şaşkınlıkla onlara bakarken bir yandan da neler olduğunu çözmeye çalışıyordum. Özellikle de Kris'in neden o adamla beraber geldiği anlamak için var olan önemli bir detaydı.
"Kris?"
"Selam, Sehun." Abim beni selamladığında çatılmış kaşlarımla başımı babama çevirmiştim.
"Senin burada ne işin var? Neden sürekli peşimdesin? Seni görmek zorunda değilim ben!" Sesim az da olsa yükseldiğinde yeniden aynı olayları yaşıyor olmak sinirimi bozuyordu. Neden tekrar karşıma çıkmıştı ki? Sadece olduğu yerde kalsa hayatıma burnunu sokmasa olmuyor muydu? Bu kadar zor bir şey istemiş olamazdım.
Çünkü hayatımda Luhan vardı ve eskisi gibi mutluydum. Ama herkes bunu bozmak için ekstra çaba harcıyordu resmen.
"Sehun, biraz sakin ol. Babamın bize anlatacakları varmış." Kris konuşmaya girdiğinde ona inanamayan gözlerle baktım.
"Babamın? Onun artık baban olmadığını söylediğini çok net hatırlıyorum, hyung. Ne zaman bu kadar samimi oldunuz?" Bir süre öncesine kadar bunları söyleyen kişinin neden fikir değiştirdiğini anlamamıştım. Söylediğim şeyden sonra Kris kaşlarını çatıp bana sertçe bakarken tüm bu olanlar sinirimi çoktan bozmuştu bile.
"Sehun, daha fazla saygısızlık yapma. Bir kere olsun söyleyeceklerini dinlemekten zarar gelmez. Ne olursa olsun bizim babamız!"
"O benim babam falan değil!" bağırıp ayağa kalktığımda Kris de sinirle peşimden ayağa kalkmıştı. Ne yapacaktı ki benimle bu olay yüzünden kavga mı edecekti? Yumruklarımızı mı kullanacaktık?
"Sehun, yeter!" Kris de bağırdığında Luhan'ın elini kolumda hissetmiştim. Ardından da konuşmaya çekindiğini belli eden ses tonunu işittim.
"Sehun, bir kere dinle lütfen." Başımı ona döndürdüğümde bana hem suçlu hem de kararlı bakışıyla beynimde şimşekler çaktırmıştı. Yine de anladığım şeyin olmamasını istiyordum. Ama her şey ortadaydı. Luhan beni buraya bilerek getirmişti. Babam olacak o herifin söyleyeceklerini dinlememi bu yüzden sürekli istiyordu.
"Gidiyoruz, Luhan!" Elini tutup sertçe çektiğimde Luhan oturduğu yerden kalkmak zorunda kalmıştı.
"Sehun, hiçbir yere gitmiyorsun!" Kris söylediğinde herkesin bize bakması umurumda dahi değildi. Sadece buradan kurtulmak istiyordum. Çünkü sinirimin en üst seviyesindeydim ve her an kontrolümü kaybedebilirdim.
"Bana karışma hakkın yok artık! Ne halin varsa gör, Kris! Sadece ikiniz de benden uzak durun!" Önce Kris'e sonra o adama suratımı buruşturarak baktığımda Kris hareketlenmiş ama 'çok sevgili babası' tarafından durdurulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TATSTAR
Fanfiction**** "Bana yardım eder misin?" beklemeden sorduğumda bana baktı. "Ne konuda?" "Senin gibi olmayı bana öğretmen konusunda..." "Ne?" söylediğim şey ile bu sefer bakışlarında şaşkınlık hakim olmaya başlamıştı. "Duydun işte... Bana nasıl bu şekilde güç...