14. Bölüm

8.3K 654 347
                                    

*** Medya da bölüm ile nasıl uyumlu u.u***

**** (LUHAN)

Okulda geçirdiğim kısa günün sonunda nihayet ders bitmişti ve ben Sehun'a gidebilecektim. Bugün fazla ders olmaması şansımaydı çünkü onu erkenden görebilecektim. Çoktan hazırladığım çantamı kaptığım gibi sınıftan ilk çıkan yine ben olmuştum.

Bahçede yere bakarak hızlı adımlarla ilerlerken, adımı duymamla arkamı döndüm.

Chanyeol... Cidden ona ayıracak vaktim yoktu. Sehun'u dün akşamdan beri görmüyordum ve özlemiştim. Ama yine de, ne söyleyeceğini merak etmesem bile, nezaketen dinlemem gerektiğini düşündüm.

Bana yaşattığı onca şeyden sonra neden hala nezaketli olan taraf ben olmaya çalışıyordum onu da bilmiyordum zaten.

"Ne var?"

"O günkü çocukla aranızda ne var?" Direk sorduğu soruyla kısa bir şaşkınlık geçirdim.

Bunu sorma hakkını kendinde nereden buluyordu? Sehun ve benim aramda olanlar onu kesinlikle ilgilendirmezdi.

"Sana ne!" yüzüne sert bakışlar eşliğinde söylediğimde, bakışları arkamda bir yere sabitlenmiş ve adeta alev saçarcasına bakıyordu. Başımı çevirip onun baktığı yere bakmamla Sehun'u görmüştüm ve kocaman gülümseyip, heyecanla adını söyledim.

"Sehun!" Daha fazla burada vakit kaybetmek yerine Sehun'un yanına koşarak gitmiştim.

Onu burada görmeyi beklemediğim için şaşkınlıkla bakarak konuştum.

"Burada ne işin var?"

"Beni istemiyor musun?" dudaklarını büzdüğünde göz devirdim. Onu görebilmek için neredeyse dakika saydığımdan haberi yoktu tabii.

"Tabii ki istiyorum. Sadece neden burada olduğunu merak ettim."

"Seni almaya geldim, ufaklık."

"Beni mi?" parmağımla kendimi işaret etmiştim.

"Evet, neden bu kadar şaşırdın ki?"

"Yani beni okuldan almaya geliyorsun ve bu çok şey gibi hissettiriyor..." aklımdan geçenleri tanımlamaya çalışırken, söylemem gereken anahtar kelimenin beni utandıracağını hiç düşünmemiştim.

"Ney gibi?" Sehun'un neyden bahsettiğimi anladığına adım gibi emindim ama gelin görün ki benimle uğraşmaktan inanılmaz haz alıyordu.

"Biliyorsun, ne demek istediğimi..."

"Hayır, bilmiyorum." Kollarını göğsünde bağlayıp başını hafif yana eğerek söylemişti. Yüzündeki tebessüm ise daha çok beni sıkıştırmış olmasının yarattığı bir şeydi.

"Ya, Sehun... Biliyorsun ama bana söylettirmeye çalışıyorsun!" bende kollarımı onun gibi bağlamıştım ama aramızda bir fark vardı. O sırıtırken ben somurtuyordum.

"Neyi, ufaklık?"

"Sevgili gibi hissettiriyor dememi... Söyledim işte! Mutlu musun?" başımı yana çevirip diğer tarafa bakarken, Sehun ufak bir kahkaha atmıştı.

"Demek sevgili gibi hissettiriyor, öyle mi?" çenemden tutup yüzümü kendine çevirdiğinde bakışlarımı hala onunla buluşturmamak konusunda ısrarcıydım.

Hep bunu yapıyordu. Üstüme gelip yaptığı kelime oyunları ve sempatikliği ile ağzımdan istediği her şeyi alıyordu. Bu sefer tavır alacaktım ama...

"Konuşmuyorum ben seninle. Hep bunu yapıyorsun."

"Hadi ama bunun için bana tavır mı alacaksın bana? Seninle uğraşmayı sevdiğimi biliyorsun, değil mi?" başımı Sehun'un elinden kurtarıp dudaklarımı büzdüğümde duyduğum üçüncü bir ses ile o yöne baktım. Sehun da benim gibi başını sesin geldiği yöne çevirmişti.

TATSTARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin