** Şarkı önemli tabii ki **
"Yarın akşam birlikte bir yerlerde yemek yiyelim mi?" tek nefeste sorduğumda Sehun kaşlarını çattı.
"Bu muydu yani? Altından tuhaf bir istek çıkar diye beklemiştim oysaki... Tamam, gidelim. Bana uyar." Pekala, işte ilk kısmı başarıyla halletmiştim ama asıl sorun da zaten ikinci kısımda değil miydi?
Sehun'un olumlu cevabı üzerine yarı rahatlamalı bir tonla nefesimi verdiğimde Sehun yürümeyi durdurup aniden bana baktı.
"Bir dakika, bir dakika... Sen niye bu kadar gerginsin... Yoksa?" Sehun gözlerini kısıp bana bakarken seslice yutkundum. Sanırım anlamıştı bir şeyler karıştırdığımı ve bu durumda ben fena faka basmıştım. Aslında bu kadar çabuk ya da kolay anlayacağını da düşünmemiştim. Nasıl becermişti bunu şimdi?
"Yoksa?" yine de bir umut sorduğumda Sehun sırıtmaya başladı.
"Yoksa bana evlenme teklifi mi edeceksin?"
"Ne?" beklemediğim bu cevapla tam anlamıyla şoka uğramıştım. Evlenme teklifi nereden gelmişti acaba aklına? Hiçbir şekilde aklımın ucundan dahi geçmemiş bir seçenekti şu anda. Yani, bu durumda ya Sehun çok kapsamlı düşünüyordu ya da ben dar düşünüyordum. Emin değildim.
"Ah, bebeğim evlenme teklifi etmen beni sevindirir ama henüz bunun için erken biliyorsun." Sehun ciddiymiş gibi söyleyerek dalga geçtiğinde aklımdan geçen iki şey vardı. Birincisi, omzuna bir tane sağlam bir şekilde geçirmek ikincisi, yapacağım şeyi anlamamasının verdiği mutluluktu.
"Ne demek hazır değilim! Evleneceksin benimle yoksa seni kaçırıp dağ evine kapatırım, haberin olsun." İki seçeneği de aklımdan atıp oyununa ayak uydurdum çünkü böylesi daha eğlenceliydi.
"Luhan oppa bu kadar vahşi olma... Henüz gencim, güzelim... Eğlenmek istiyorum ben evlenmek değil." Sehun bu sefer de cici kızlar gibi konuştuğunda yüzümü buruşturdum.
"Sehun! Derhal bunu yapmayı kes çünkü hiç yakışmadı. Ayrıca sensin oppa..." Sehun'a tekrar çemkirdiğimde burnumu iki parmağı arasında sıkıştırıp, öptükten sonra elini elime indirmişti.
Sıcak eli benim elimi kavrarken tüm vücuduma yayılan hissin keyfini çıkarmaya başladım. Beraber birkaç adım attıktan sonra aramızdaki elimizi sallaya sallaya ufak çocuklar gibi devam ettim yürümeye.
****
"Bitti. Sonunda bitti!" Nefes nefese kalsam bile koşuyu bitirmiş olmanın verdiği mutlulukla söyledim. Ama benimle beraber kendi koşusu da biten Sehun yüzünde hiç hoşuma gitmeyen bir gülümseme ile bana bakarken tüm mutluluğum elimden alınmıştı. Çünkü bu bakışı biliyordum. 'Daha yeni başlıyoruz' bakışıydı bu.
"Yoruldum." Sevimli olmaya çalışıp dudak büzerken Sehun hala gülmeye devam ediyordu.
"Artık aegyo yapman bana sökmez, bebeğim. Söz verdin bir kere..."
"Derhal zaman makinesini icat etmem lazım benim... İcat etmeliyim ki böyle korkunç sözler verdiğimde gidip değiştirebileyim." Sehun sırıtırken bir yandan da koşu bandından inip bedenlerimizi birbirine yaklaştırmıştı. Ben söylenmeye devam ederken o ise elindeki havluyla terimi siliyordu ve itiraf etmem gerekirse bu çok güzeldi. Yani, benimle böylesine içten ilgilenmesi falan kalbimi yerinden çıkaracak gibi hissettiriyordu.
"Henüz bir zaman makinesi icat edilmedi ama edildiğinde söz veriyorum ilk çıkanlardan alacağım sana." Sehun eğilip atletinden (at-let yanlış okumayın yine ndkds) tüm vücudunu sergilerken söylediğinde hızla etrafıma göz gezdirdim. Ardından daha fazla eğilmesine izin vermemek için atletinin sırt kısmını tutup onu yukarıya doğru çekiştirmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TATSTAR
Fanfiction**** "Bana yardım eder misin?" beklemeden sorduğumda bana baktı. "Ne konuda?" "Senin gibi olmayı bana öğretmen konusunda..." "Ne?" söylediğim şey ile bu sefer bakışlarında şaşkınlık hakim olmaya başlamıştı. "Duydun işte... Bana nasıl bu şekilde güç...