Üniversitenin ilk yılı bitmişti. Ailemin tıp olarak bildiği ama konservatuar olan üniversitenin. Benim müziğe karşı ilgim ve yeteneğim olmasına rağmen tıp okumamı isteyen bir ailem var. Neymiş efendim 'Ağa kızı konservatuar mı okurmuş?'. Evet Şanlıurfa'da yaşayan köklü aşiretlerdendik. Babam konservatuar okumama izin vermeyince ben de -her zaman yaptığım gibi- burnumun dikine gidip gizli gizli 9 Eylül Üniversitesinde Konservatuar okuyordum.
Eşyalarımı toplarken Melek'in "Aşmin abya gitmeşen omaj mı?" diyen sesiyle irkildim. Tam o sırada Ceyda da odama girdi. Melek'in önünde diz çöküp elini yanağına koyduktan sonra "Asmin Ablan ailesini görüp gelecek Meleğim." dedikten sonra bana dönüp "Kahvaltı hazır. Şu son eşyalarını da valize koyup gel. Sonra havaalanına gideriz." dedi ve Melek'i de alıp çıktı.
Ceyda İzmir'deki ev arkadaşım. Melek de onun kızıydı. Ceyda'nın değişik ve bir o kadar da karışık bir hayatı vardı. Zaten pek anlattığı da söylenemezdi. Aramızda 6 yaş vardı. Yani 26 yaşındaydı. Melek ise 4 yaşında bıcır bıcır bir kızdı. Tesadüfen tanışmış olmamıza rağmen çok kısa sürede iyi anlaşmıştık.
Son tişörtümü de valize atıp mutfağa geçtim. Masadaki menemeni görünce "Daha önce seni ne kadar çok sevdiğimi söylemiş miydim?" dedim masaya otururken. Ceyda gülerek masaya sosisleri de koyduktan sonra Melek'i sandalyesine oturtup yerine geçti ve "Gidiyorsun ya 'Kutlayalım(!)' dedik." dedi. Çatalımı bırakıp "Yemem bak." dediğimde Ceyda "Şaka yapıyorum ya" dedi. Ben de yemeğime geri döndüm.
Sohbetlerle geçen güzel bir kahvaltıdan sonra Melek'i kreşe bırakıp havaalanına gittik. Son kez Ceyda'ya sarılıp "Kendine de Melek'e de çok iyi bak." dedim. Ceyda da "Tamam canım. Sen de artık şu 'kalp hırsızı'na açılmayı dene." dedi kalp hırsızı' na vurgu yaparak. Ben de "Pislik, hatırlatmasan olmaz di'mi?" dedim ve el sallayıp çıkışa doğru yürümeye başladım.
Ceyda haklıydı. Çocukluğumdan beri aşık olduğum adama açılmam gerekiyordu. İçimde durmadan büyüyen bu sevgiye AŞK'tan başka birşey demek imkansızdı. İlk başlarda 'çocukluk'tu ama ben artık 20 yaşındaydım. Çocukluk kelimesi yoktu. Aşk vardı. Devran Karahan'a karşı sonu olmayan bir aşk.
Devran benim kalbimin hırsızıydı. Hayatımda tanıdığım en sevilesi hırsızdı o. Çaldığı kalbimden habersiz bir hırsız.
Gözlerinde kaybolduğum, sevgisinde boğulduğum adamdı. Tuttuğum tüm dileklerimin, ettiğim tüm dualarımın sahibiydi.
Aslında özgüveni sınırsız biriyim. Hatta gereksiz özgüven sahibiyim de denebilir ama bahsettiğimiz kişi DEVRAN KARAHAN'dı. O da benim gibi aşiret çocuğu ve tam ağa olmak için yaratılmıştı. Sert mizaçlı, sert tavırlı, sert bakışlı birisiydi.
Ben ne isem Devran tam tersiydi.
Ama kalbim çoktan eşini bulmuştu. Devran bana zıt, yakışıklı , her ne kadar gülümsemesini bir kere görsem de -annesine bir kere gülümsediğini görmüştüm- gülümsemesine ömür vereceğim biriydi. Fakat ne yazık ki hissettiklerimden habersizdi. Artık söyleyecektim. Hissettiğim duygu içimde yaşayabileceğim birşey değildi. Onunla paylaşarak artacak bir şeydi.
Ben bunları düşünürken uçak inişe geçti. Uçaktan indikten sonra valizimi bulup yürümeye başladım. Babamı görmemle koşup sarılmam bir oldu. Her ne kadar konservatuar okumama şiddetle karşı çıksada o benim babamdı. Yanımda varlığını her zaman hissettiğim, istediğim şeyleri çoğu zaman yapan,bana sonsuz sevgisini veren babamdı. Sımsıkı sarıldıktan sonra ayrılıp " Özlediniz mi beni?" dedim. Elimi babamın beline koyup kolunun altına girdim. Yürümeye başladık. "Ne demek o? Nasıl özlemeyelim cadı?" dedi gülerek. Arabaya doğru ilerledik. Şoför valizleri bagaja yerleştirip arabaya binice eve doğru ilerlemeye başladık.
Gideli henüz 6 ay olsa da özlemiştim. Urfa'yı, sokaklarını, evlerini, caddelerini, hatta sıcağını bile. Her ne kadar buradan gitmek için çırpınsam da burası benim memleketimdi, toprağımdı. Benim köklerin buradaydı.
Arabanın durmasıyla düşüncelerimden sıyrılıp arabadan indim ve koşa koşa konağa girdim. Annem beni görünce sıkı sıkı sarılıp bırakmayınca babam "Naze Hanım bırak kızı, yeter boğucaksın." dedi şakayla karışık. Annem "Özlemişim kızımı" deyince kendimi beğenmiş bir edayla
"Tamaaam, mükemmel kızınız tam 3 ay burdaaa" dedim. Annem gülerek salona geçti. Ben de arkasından gittim.Ben, annem, babam salonda otururken annemin kulağına eğilip "Evin öküzleri nerede?" diye fısıldadım. Çünkü babam duysa 'Onlar senin erkek kardeşlerin, öküz de ne?' diye kızardı. Annem "Erkam ve Ömer şirkette ama birazdan gelirler. Şükrü de az önce buralardaydı. Diğerlerinin de işi var" dedi. Ben de "O tembellerinin ne işi varmış?" diye sormuştum ki Şükrü içeri girip "Ooo kimleri görüyorum. Kara gözlüm geldin mi sen?" dedi ve bana sarıldı.
Şükrü benden 2 yaş büyük abim olmasına rağmen çok iyi anlaşırdık. Bana her zaman diğer kardeşlerimden daha yakındı.
Ben de onun sarılışına karşılık verdim ve şakayla karışık "Yok. Hâlâ uçaktayım. 'Önden halisülasyonumu göndereyim' dedim." diyince Şükrü de "Şakacı seni" dedi.
"Eee nerede bu küçük abiler, ne işi var o tembellerin?" dedim sorumu yineleyerek. Annemle abim birbirlerine baktılar. Ortada benden gizli bir şeyler dönüyordu ama ne idi?
"Neler oluyor burada" dedim gözlerimi salondaki annem, babam ve Şükrü'nün üzerinde gezdirirken. Şükrü sanki bir şey söyleyecekmiş gibi oluyor sonra vazgeçip gözlerini kaçırıyordu.
Ben odadakilere bakmaya devam ederken evin yardımcılarından biri olan Berfin içeri girip anneme "Hanımağam damat evinden arıyorlar. Hatice Hanım sizinle görüşecekmiş" dedi. Ben gözlerimi kocaman açıp bir anneme bir babama bakıp "Damat evi mi?" diye bir soru yönelttiğimde babam benim sorumu es geçip "Naze Hanım sen git konuş" deyip annemi odadan gönderdikten sonra bana dönüp "Kızım düğün hazırlıkları başladı. Birkaç güne evleniyorsun" dedi es geçtiği soruma cevap verircesine. Babamın sözlerinden sonra gözyaşlarım daha fazla direnemeyip gözlerimden yuvarlanmaya başlamışlardı.
BEN, ASMİN ÜNAL EVLENİYOR MUYDUM?
↔↔↔↔↔↔↔↔↔↔↔↔↔↔↔↔↔
SELAMÜN ALEYKÜM
BU BİZİM İLK HİKAYEMİZ. DOLAYISIYLA BİRAZ HEYECANLIYIZ. BİRŞEYLER YAZMAYA ÇALIŞTIK. BAKALIM MÜKEMMEL VE BİR O KADAR DA CEM ADRİAN AŞIĞI İKİ KIZDAN NE ÇIKTI ☺? BİZ ÇOK SEVEREK YAZDIK, UMUYORUZ Kİ SİZ DE ÇOK SEVEREK OKURSUNUZ. TABİ MÜMKÜNSE SADECE OKUMAKLA KALMAYIP, VOTELEYİP YORUMLARSANIZ ÇOK SEVİNİRİZ.
Cennet&Fatoş
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURŞUN ADRES SORMAZ Kİ
RomanceÇocukluğumdan beri aşık olduğum adama açılmam gerekiyordu. İçimde durmadan büyüyen bu sevgiye AŞK'tan başka birşey demek imkansızdı. İlk başlarda 'çocukluk'tu ama ben artık 20 yaşındaydım. Çocukluk kelimesi yoktu. Aşk vardı. Devran Karahan'a karşı s...