Bölüm Şarkısı: inspire a new world.
Ölüm...
Her nefes, içimdeki tarifi olmayan acıyı körüklerken, bir kaybın daha ağır yükünü almıştı omuzlarım. O kadar ağırdı ki bu yük, gözlerim acının suyunu akıtmaktan yorulmuş yarı kapalı haldeydi. Karanlığın perdesi gözlerimi örtmüşken güçlü kollardan biri benim çelimsiz kollarımın altından belimi kavramış, diğer kol ise dizlerimin altından bacaklarımı kavramıştı. Kendimi boşlukta hissettiğimde sert zeminin acımasızlığından şefkatli kollara geçtiğimi hissettim. Beynim yaklaşık dört dakika önce öğrendiği gerçekleri kabul etmemeye kararlıyken göğsümde hissettiğim acı her saniye gerçeği kulağıma fısıldamaya niyetlenmiş gibiydi. Dişlerimi sıktığımı çenemdeki ağrı baş gösterdiğinde idrak etmiştim. Yüreğimin etrafını saran acı kasırgaya karşı direnecek gücüm kalmamıştı. Bütün kalkanlarım duyduğum her kötü haberde yerle bir olmuş, güçlüyüm imajım birkaç sihirli dokunuşla yok olmuş, ölüm gerçeğinin keskin damlaları yüzümde ince yollar çizmişti.
Fazla sarsılmadan yumuşak bir yere yatırılmamla göz kapaklarımı aralamak için zorladım. Sessiz sessiz akan gözyaşlarım göz kenarlarımdan kulaklarıma süzülüyor oradan saçlarımı, ıslaklığın soğukluğuyla kavuşturuyordu.
Hayatım boyunca bu kadar yaralı ve çaresiz hissetmemiştim. Aldığım nefes bile fazla gelirken göz kapaklarımın perdesinde canlanan film içimde kavlanan yarayı daha da kanatmıştı.
El ele tutuşmuş iki kız çocuğu heyecanlı bir şekilde salınacağa doğru koşuyordu. Mutluluklarının melodisi olan kahkahaları çocukların yaramaz seslerinin arasında seçilebilen en yumuşak tondu. Dudaklarım tebessümün yanıltıcı kıvrımlarında kaybolacak gibiydi. Eğer gücüm olsaydı o iki küçük kız çocuğuna gülümseyebilirdim.
Sonra dev gibi bir adamın öfkeli sesi doldurdu etrafı... Çatık kaşları iki kız çocuğunun kahkahasını bastıracak bir bağırtıyla anlaşma yapmış, kocaman bir korku buhranını iki kız çocuğunun minik yüreğine göndermişti. Az önce kahkahalarının melodisi kulakları dolduran iki kardeşin gözleri dolu dolu olmuş minik elleri birbirini daha sıkı kavramıştı.
Şefkati arayan masum gözlerinden yanaklarına iki uzun ince yol çizilmiş, titreyen dudakları korkularını resmetmişti.
Öfkeli seslere eşlik eden nefret dolu sözler minik yürekleri burkmuştu.
Parktaki huzur dolu görüntü pusulanmış filmin diğer sahnesinde ise karanlık odada kulaklara dolan gürültü içimdeki korkuyu tetiklemişti. Kalbim göğsümü zorlarken yatırıldığım yerde kolumu aşağıya bırakmıştım. Sağ elimin parmak boğumlarından süzülen soğuk acıyı hissedebiliyordum.
Kafamda dönen filmin bitmesi için dualar ederken acımasız olan bilinçaltım diğer sahneyi capcanlı bir şekilde önüme sunmuştu.
Salonun loş ışığında, köşede duvarın dibinde kollarını dizlerine sarmış içli içli ağlayan kız çocuğunu boynu bükük bir şekilde izlemeye başlamıştım. Kollarını dizinin etrafına sarmış kafasını gizlemişti. Dağılan koyu kahverengi saçları omuzlarına dökülmüş, az önce esen fırtınanın ne denli kuvvetli olduğunu resmeder gibiydi.
Belki 11 belki 12 yaşlarında bir kız çocuğu... Kafasını gömdüğü dizlerinden ağır hareketlerle kaldırdı. Kızarmış gözleri ve alnına dökülen perçemleri görüş alanıma girdiğinde acıyla inledim.
Bu bendim.
Benim yaralı çocukluğumdu...
Burnundan aşağıya ağır bir yol çizen kanı görmemle çatılan kaşlarımın alnımı kırıştırmasına izin verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNKİSAR-I HAYAL
Mystery / ThrillerSaniyenin onda biri olan bir dilimde gözlerimi ağır ağır kırptım. Hissetmiştim...Hissetmiştim ve bu aslında beklediğim bir durumdu.Saniyenin onda biri olan bir dilimde; acı vardı, intikam hırsı vardı, kaybetmenin eşiğinde olmanın verdiği öfke vardı...