Bölüm 20- Acının Koynunda

261 4 21
                                    

Listening: Bebe- Cocaine

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




Listening: Bebe- Cocaine

Listening: Mogwai-Take me Somewhere Nice

Listening: April Rain- Paroxysm of Happiness

2010 NİSAN

"Uzun ve karanlık bir cadde ya da karanlığın ahkam kestiği bir orman... Hayatımı benzetebildiğim tek şey buydu.Oyunu kurallarına göre oynamak...? Biri bana bundan bahsetmişti. Hayat kocaman bir oyun ve biz kurallarına göre oynayacağız, demişti. O an o kadar yorgundum ki sadece avucumdan dökülen hayal kırıklıklarını izliyordum. Sessizdim. Sessizlik, hançerini boynuma dolamıştı ve sokaklarımın hepsi çıkmazın eşiğindeydi. Tek gürültü; yorgunluğumun taştığı soluklarımdı. Arkama bakmamalıydım, eğer arkama bakarsam kaybedecektim. Eğer bağırsaydım çığlıklarım arşı delecek, gök bu acıyı kaldıramayacaktı... Bir yerlerde sessizliğin bayramına kan akıtılırken, bir yerlerde ise gün geceyi kovalıyor,  umut; insanları hayata bağlıyordu. Elleri, dizleri kanayan çocuklar her şeye rağmen gülümsüyordu."

Gözlerimi satırlarımın boşluğundan çektim ve saman kağıttan olan defterimi kitaplığımda görünmeyecek bir yere attım.

Adımlarım odanın parkesinde gürültüyle yankılandığında derin bir nefes verdim. Gecenin orta yerinde rüzgar perdelerimi şefkatle okşuyordu. Adımlarımı gardırobuma çevirdim, kapaklarını aralayıp askılıkta hazır duran kıyafetlerimi yatağımın üzerine savurdum. Hızlı bir şekilde giyinip saçlarımı el yordamıyla düzelttim. Hava serindi, ev her zamanki gibi sessizdi.

Sessizliğe ortak olan tek şey benim yorgun nefeslerimdi. Ufak dokunuşlarla yüzüme renk katıp, çantamı kavradım ve odamı terk ettim.

Kapıda yerini koruyan korumalara baktığımda içli bir nefes vermiştim. Her defasında onları atlatabiliyordum. Bahçenin arkasına doğru yöneldiğimde işine sadık korumalardan biri elindeki telefonu diğerine gösteriyor, havadan sudan sohbetiyle geceye eşlik ediyorlardı.

Deri ceketimin yakalarını dikleyip arka kapıya hızlı adımlarla yürüdüm. Evden uzaklaşarak siteyi terk ettiğimde, dünyanın bu akvaryum dışında fazlasıyla tehlike dolu olduğunu biliyordum. Fakat tehlike benim için hiçbir korku arz etmiyordu. Adımlarım sessiz yolun loş aydınlatması altında hızlandı ve sırtımdaki çantayı umursamadan hızlanmaya başladım.

Koştum, koştum ve koştum...

Git gide hızlanıyor, soluğumun boğazımı bir neşter gibi kesmesine izin veriyordum. Göğüs hizamda olan saçlarım rüzgarda ahenkle savruluyor, gecenin ay ışığı kirpiklerimi okşuyordu.

Durmadım.

Durmayacaktım.

O evde yalnız başıma durmak istemediğim gibi bu karanlık caddede de durmadan koşacaktım.

İNKİSAR-I HAYALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin