Bölüm 21- Mızrağın Ucundaki Pas

246 2 21
                                    




           

2017 ARALIK

Uzun ince parmaklarım arasından sızan güneş ışığını tutmaya çalışıyordum. Parmaklarımı oynatıyor, havada belli bir ritim yakalıyordum. Bundan uzunca bir zaman önce yağmur yağmış, her nedense ıslanmama rağmen pek de rahatsız olmamıştım. Gökkuşağının derin çizgileri, gökte belirip uzun ince bir yol olduğunda etrafımı incelemeye devam etmiştim. Her şey muazzam derecede gerçeklikten uzaktı.

Oturduğum çimenlerden ayaklandım, hava güneşliydi etrafta yankılanan tek şey kuş cıvıltılarıydı. Gözlerimi güneşe çevirdiğimde alaca bir parlaklık irislerimi yıkadı. Yorgun hissetmiyordum, açlık hissetmiyordum tahmin edemeyeceğim kadar uzun bir süre buradaydım.

Sahi, benim burada ne işim vardı?

Adımlarım, çimenli zeminde izler bırakırken derin bir nefes verdim. Ardından göğüslerimi şişirecek kadar derin bir nefesi içime çektim. O kadar kaygısızdım ki, bu anı sorgulamaya başlıyor sonra tekrar umursamıyordum.

Hiçbir şey yoktu.

Acı yoktu.

Korku yoktu.

İntikam hırsı yoktu.

Ağrılarım yoktu.

Çimenlerde hızlanan adımlarım, tebessümümün genişlemesine sebep oldu. Kollarımı iki yana açtığımda, etrafımda dönerek dudaklarımda sözlerini kendi uydurduğum bir parça döküldü... Kelimeler anlamsızdı, notalar savruktu fakat ben kahkaha atmaya başlamıştım. Kulaklarıma uzaklardan bir yerlerden sesler dokunsa da kahkahalarım kesilmemişti.

Siren sesleri.

Kısa bir an kaygılansam da tıpkı küçük bir çocuk gibi omuzlarımı silkmiş uydurduğum şarkıyı söylemeye devam etmiştim. Bir gürültü koptuğunda adımlarım yavaşladı, etrafta herhangi bir hareket yoktu fakat bedenim sarsılıyordu.

Bedenim sarsılıyor, burnuma ilişen temiz havaya kurşuni bir is karışıyordu. Ellerim boğazımı sarmaya başladığında, ciğerlerimi zorlayan acı; öksürük krizini beraberinde getirmişti.

Ciğerlerim çıkacak gibi hissettiğimde, ellerimi dizime yaslamış soluk soluğa öksürmeye başlamıştım. Boğazım yanıyordu.

Bu acı nereden çıkmıştı böyle?

Güneş izlerini aniden silmiş, etrafı kapkara bulutlar sarmıştı. Gözlerimi kırpıştırdığımda göz pınarlarıma dolan yaşlar süzüldü. Titreyen ellerimin üzerindeki yanık izleri dehşete kapılmama sebep olmuştu.

Neler oluyordu?

Birden kötü hisler zihnime doluştu, bakışlarımı etrafta gezdirdiğimde karşılaştığım tablo ürkütücüydü.

Etrafımı alevler sarmış, ben bu kaosun ortasında kalmıştım. Siren sesleri yükseldi.

Siren sesleri?

Etrafta çığlık çığlığa koşuşan insanların telaşı hakimdi fakat ben kimseyi göremiyordum. Gözüme perde inmiş, ben bu dünyanın içine hapsolmuş gibiydim.

Kirpiklerim arasında birer hançer görevi gören anılar önüme serildi.

Yutkundum.

Dışarıdan kendimi izlemek böyle bir his miydi?

Yoksa...

Yoksa ölüyor muydum?

İNKİSAR-I HAYALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin