Listening: April Rain- Songs for someone
2017 KASIM
Yorgunluğun esiri olan ruhlarımızı mahzene kilitleyen acıların, hükmüne göre sonsuz tutsaklığın kölesi olmuştuk. Özgürlükten söz etmek imkansızdı. Avuçlarımızda biriken kanın mühürlediği hayal kırıklıkları yerini yadırgamamış, orayı yuvası bellemişti.
Her damla kan, sızdırdığı öfkesini ruhlarımıza inşa etmişti. Bir gün öfkenin sınırlarını çizdiği bu kan gölü bedenimde yer yer izlere sebep olacaktı ve ruhum bedenimin esaretinden kurtulana kadar orada olacaktı.
Her acı bir iz bırakacaktı.
Ruhumda bu izlerden geçilmiyordu, aynı zamanda bedenimde de... Her izin yaşanmışlığı ve bir hikayesi vardı.
Bu izler bize tarihe gömmeye çalıştığımız yaraların yerini hatırlatırdı. Sırtımdaki yara izlerinin sızladığını hissettim. Yaşadığım acılar işkenceler aklıma geldiğinde ürperdim.
Derin ve kapanmakta güçlük çeken yaralar...
Tüm bunları uyku mahmurluğu düşünürken gözlerimle salonu taradım. Üzerimdeki pikeyi kaldırdım. Derin bir iç çekip koltukta kıpırdadığımda gerinmek için kollarımı iki yana açtım ve cenin şeklinde uzandığım koltukta bacaklarımı uzatmaya çalıştım. Bacağıma takılan engel kaşlarımı çatmama sebep olduğunda duraksadım. Kaşlarımı daha derin çatıp kafamı, koltuğun yastığından kaldırarak ayakucuma baktım.
Gördüğüm manzara karşısında aniden bacaklarımı toparladım. Ayakucuma yerleşen adamı boylu boyunca süzüp yutkunmaya çalıştım. Yayvan bir şekilde koltuğa oturmuş, başını koltuğun sırtına dayamıştı. Köşeli çenesini hafifçe yukarı kaldırmıştı. Dudaklarının arasından sızan havayla ağır bir ritimde ciğerlerini doyurmaya çalışır gibi bir hali vardı.
Yetindiği açıktı.
Kusursuz burnunu tamamlayan kalın dudakları yarı aralıktı. Ara sıra yutkunup nefes alışverişine devam ettiğinde çıkıntılı adem elmasının aşağı yukarı hareket etmesiyle yerimde kıpırdandım. Bu manzara dudaklarımı ıslatmama sebep olduğunda koltuktan kalkmaya çalıştım. Başıma saplanan ağrı hızımı yavaşlatmama neden olduğunda duraksadım. Koltuğun kenarından destek alarak gözlerimi kırpıştırdım. Koltukta yavaşça kıpırdanmasıyla parmak uçlarımda hareket edip yanına doğru ilerledim.
Düne dair birkaç sahne zihnimde canlandığında gerginliğin bedenimde turlamasına izin verdim.
Dün gece Eray, gene zayıf bir anımda beni yakalamıştı. Bu adam Hızır mıydı neydi?
Yattığı yerde tekrar kıpırdandı. Kafasını iyice koltuğa yasladığında nefesimi tutup yüzüne doğru yaklaştım.
Bademe benzeyen gözleri uyku esnasında sabit sayılabilecek durumdaydı. Rüya görmediği olasılıklar arasındaydı.
Yanına iyice yaklaşıp koltuğun koluna sessizce oturdum. Üzerine doğru eğilip yüzünü inceledim. Normalde sertliğinden ödün vermeyen çehresi, ifadesi şuan stabildi. İfadesizdi, kaşları çatılır gibi olduğunda yutkundum. Kısa saç tutamlarını geriye doğru yatırmıştı. Çökük elmacık kemiklerine uzanan birkaç günlük kirli sakalında gözlerimi gezdirdim. Nefesimi tutmaya devam edip parmaklarımı yüzüne doğru uzattığımda tereddüt de kalıp duraksadım. Üzerinde onu gördüğüm zamanlardan farklı olarak rahat olabileceği siyah basic sweatshirt vardı. Deri ceketini üzerine atmıştı. Bacaklarını olabildiğince açmıştı ve altındaki siyah kot pantolonla fazlasıyla rahat görünüyordu. Aniden gök gürlediğinde hazırlıksız yakalanmış olduğum yerde sıçramıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNKİSAR-I HAYAL
Mystère / ThrillerSaniyenin onda biri olan bir dilimde gözlerimi ağır ağır kırptım. Hissetmiştim...Hissetmiştim ve bu aslında beklediğim bir durumdu.Saniyenin onda biri olan bir dilimde; acı vardı, intikam hırsı vardı, kaybetmenin eşiğinde olmanın verdiği öfke vardı...