Bölüm 14 Maziden Gelenler.

540 6 61
                                    






2017 KASIM

Sığınmak.

Birilerine sığınmak belki de ihtiyacım olan tek şeydi. Hayatımız boyunca güçlü olmaya çalışır, kimseye ihtiyaç duymamak için elimizden geleni yapardık. En azından ben bunu denemiştim. Fakat artık tüm gücümü kaybettiğimi hissediyordum.

Bugünü kendimi cezalandırma günü ilan etmiştim.

Elimi, buğulanmış kadehte gezdirip bar taburesine iyice yaslandım.

''Tazelememi ister misiniz?'' barmene kafa sallayıp boş kadehi öne doğru iteledim. Önüme, zaman kaybetmeden dolu bir kadeh bıraktığında bakışlarım ilgisizce etrafta gezindi. Bir müddet daha konuşmadan içkimi içmeye devam ettim, etrafta hakim olan tanıdık fesleğen kokusu mide bulantımı hat safhaya çıkarmaya yetmişti. Kadehin dibindeki son yudumu içip yüzümü buruşturdum.

''Daha fazla içme, sarhoş bir kadınla uğraşamam.'' Bar taburesinden yavaşça kalkıp Cengizhan'a doğru döndüm. ''Merak etme, başına daha bela açmadım. Bunlar daha bir şey değil...'' işaret parmağımı tehlikeli bir şekilde salladım. ''Benimle çok işin var.''

Alayla gülümsedi. ''Bak sen şuna, demek seninle çok işim var ha?'' memnun bir ifadeyle dudaklarını büktüğünde bakışlarını üzerimden çekip etrafta gezdirdi. ''Bakalım, kimin kiminle çok işi var? Daha çok senin benimle işin var gibi...'' bana doğru yaklaşıp aramızdaki mesafeyi kapattı. ''Bana ihtiyacın var.'' Sakalları uzamış, saçları her zamanki gibi asker traşlıydı.

Bu sefer alayla gülen taraf ben oldum. ''Yanılıyorsun façalı, benim kimseye ihtiyacım olmadı. Olmayacak.''

Kimseye ihtiyacım olmayacak... Bunu dile getirmek kolaydı, yaşaması ise bir o kadar zor. İri cüssesini süzüp sert bir nefes verdim. Arka fonda yankılanan hareketli parçaya rağmen birbirimizi duyabilecek kadar yakın mesafedeydik.

''Hadi, vakit geldi.'' Diye mırıldandığımda, ''Pekala.'' Deyip çıkışa doğru ilerledi. Hemen arkasından takip ettiğim sırada kalabalığın içerisinde insanlara çarpmamak adına ciddi bir çaba sarf ettim.

Girişte dikilen body gardlardan biri Cengizhan'ın kapısını açtı ve Cengizhan asil bir tavırla arabaya kuruldu. Arabanın arkasından dolanıp sürücü koltuğunun yanındaki yere oturup kapıyı sertçe çektim.

''Kurallarım var.'' Motoru çalıştırıp gaza yüklendiğinde gecenin koyu lacivertine bulanmış gökyüzüne bakmayı sürdürdüm, ilgisiz bir tavırla, ''Nedir?'' diye sordum.

''Adaletli bir dövüş olmayacak.'' Gözlerimi yağmur damlalarının ıslattığı camdan çevirip ağır hareketlerle ona dönmekle yetindim.

''Biliyorum.'' Kısık gözlerle kısaca beni süzüp tekrar yola odaklandı.

''Rakibini öldürmeyeceksin. Sadece seni hırpalamasına izin vereceksin, kazandığını düşünmeli.'' Onaylayan sesleri çıkardığımda sert bir nefes verdi.

''Bu kadar ısrarlı bir şekilde dayak yemek istediğini bilseydim, bizzat yardımcı olurdum sana Demiray kızı.''

''Benim keyfim bunu istiyor, sanane?'' Deyip tersledim.

''Sen bilirsin. Unutma öldürmek yok. Kız bana canlı lazım.''

''Bu tarz oyunlara neden giriyorsun?'' dediğimde sağ sapaktan sapıp cebinden minik bir matara çıkardı ve konyak olduğunu tahmin ettiğim içkisinden uzun bir yudum aldı.

''Sanane.''

''Ne halin varsa gör Cengiz.''

''Şimdide Cengiz olduk ?'' deyip kısa bir kahkaha attığında gözlerimi devirdim. Yol kısa sayılacak bir mesafeyi aştığında koltuğa daha çok sindim.

İNKİSAR-I HAYALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin