Telefonumun masada çıkardığı titreşim sesiyle gözlerimi ekrana çevirdim.
Seyren arıyordu. Merak etmiş olmalıydı. Günlerdir evden çıkmıyordum. Haliyle endişelenmiştir diye tahmin etmemek elde değildi. Parmağımı ekranda kaydırdım ve endişeli sesin kulaklarıma dolmasına izin verdim.
''Hilal! Nerdesin Allah aşkına? Bir uyandım yoksun! Teyzem çıldırmış konuşmuyor adeta kükrüyor.!'' Soluklanmadan konuşması gülümsememe sebep olmuştu. Kısa ve tereddütlü gülümsememin ardından,
'' Seyren, Serdarlayım.'' Dedim ve o endişeli sesi yerini derin nefeslerin melodisi aldı. Gözlerim Serdar'a kayarken Seyren'in gergin sesi kulaklarıma doldu.
''Serdar mı?''
Serdar ve Seyren yıllar önce benim aracılığımla tanışmışlardı. O ilk tanışmalarında bile birbirlerinden ne kadar hoşlandıklarını fark etmiştim ama bir türlü ikisi bir araya gelememişlerdi. İki tarafta birbirinden bir adım beklemişti. Haliyle aradan yıllar geçmişti. Ne Seyren ne Serdar ikisi de bu konuda bana bir şey ima etmemişti. Ama ne zaman birinden bahsetsem öteki nefesini tutar ağzımdan çıkacak her bir kelimeyi kaçırmamak için dikkatle dinlerdi. Tüm her şey bittiğinde bu konuya bir el atmam gerektiğini aklımın bir köşesine yazdım. Çünkü Seyren'i emanet edebileceğim tek kişiydi Serdar. Gözüm arkada kalsın istemiyordum. Tüm her şey bittiğinde yaşıyor olursam, her şeyi Seyren'e bırakacak İngiltere'ye geri dönecektim. Çünkü burada bana ait hiçbir şey yoktu. Benim hayatım bu değildi.
''Evet, kahvaltı yaptık. İstersen hazırlan gel hava alırız?'' Seyren'in heyecanı sesinden anlaşılıyordu.
''İyi hoş da benim hazırlanmam uzun sürer beklemezsiniz siz beni şimdi!'' sesi sitem eder gibiydi.
Seyren'e hazırlanıp gelmesini söylerken Serdar kafasını denize çevirip manzaraya daldı. Gerilmişti belki karşılaşmak istemiyordu ama şuan bunu düşünemezdim.
Hem hepimiz oturur neler yapacağımıza tam anlamıyla karar verebilirdik. Daha sonra ise Asiye Hanım vakasından sıyrılmalıydım. Kafamda dönen oyunları kurgulamak için parazitlerle uğraşmamalıydım. Tamam, halamı çok severdim ama o da tam bir Karadeniz kadınıydı ve bu bir ipte iki cambaz oynamaz deyimine cuk oturan bir durumdu.
''Merak etme bekleriz, ama oyalanma lütfen.'' Dedim kısaca vedalaşıp telefonu kapadım. Eskiden olsa Serdar ile saat tutar Seyren geldiğinde gün bitene kadar kafasına kakar kendimize eğlence çıkarırdık.
Serdar da benim aklımdan geçenleri düşünüyor olacak ki yüzünü geniş bir gülümseme kapladı.
Sonra bana döndü ve asıl merak ettiği konuya girmek üzereydi ki. Garsonu çağırdım o sırada Serdar' a ''Ne içersin?'' dedim.
''Capiccuno'' dedi. Kafa salladım.
''Buyurun efendim.'' Diyen garsona döndüm.
''Bir filtre kahve ve capiccuno''. Olumlu anlamda kafasını salladı ve geri çekildi.
''Değişmeyen tek şey kahven, anlat hadi neler yaptın?'' Serdar'a döndüm ve bir sigara yaktım başım ağrıyordu bu aralar sigarayı fazla abartmıştım gerçi bana su gibi geliyordu ama böyle sigaraya sarmakta hiç hoş değildi.
''Neler yapmadım ki gittim gideli hep iyi ki kaçıp kurtuldum o hayattan dedim. Ama bu düşüncem dönme sebebimle yerle bir oldu şimdi keşke hiç gitmeseymişim kaçmasaymışım diyorum'' dedim. Orada kurduğum dünya aklıma geldikçe kendimi bile şaşırttığım bir hayat kurduğum gerçeği kafamı allak bullak ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNKİSAR-I HAYAL
Mystère / ThrillerSaniyenin onda biri olan bir dilimde gözlerimi ağır ağır kırptım. Hissetmiştim...Hissetmiştim ve bu aslında beklediğim bir durumdu.Saniyenin onda biri olan bir dilimde; acı vardı, intikam hırsı vardı, kaybetmenin eşiğinde olmanın verdiği öfke vardı...