Bölüm 1- GEÇMİŞ...

706 32 8
                                    




                  

Hayatımız boyunca doğru şeyler yapmak için uğraşırız. İyi bir gelecek, iyi bir hayat. Eğitim hayatımız mükemmel olmalıdır, yetenekli olmalıyızdır.

Ailemize iyi evlat, okulumuzda başarılı öğrenci, kendi hayatımızda ise mükemmel başrol oyuncusu olmalıyız. Hani şu herkesin hayran kaldığı başrol oyuncularından...

Bu gerekçeler,  benim hayatım boyunca hiçbir zaman olması gerektiği gibi olmadı; olamadı maalesef...

Neden bilmiyorum ama ben her zaman başarısız, her zaman mutsuz bir insandım. Hayatım boyunca savaştığım o kadar fazla durum olmuştu ki bunu artık düşünmeyi bırakmıştım.

Kaderin en acımasız yönü bana mı denk gelmişti? Çarklardaki bütün oklar bana doğrultulmuş, talihsizlik kolyesi benim boynuma yakışmıştı besbelli... İsyan etmedim sadece birikmişlik vardı. Epey birikmişlik...

Kendi kendimle bile savaştığım olaylarla karşı karşıya gelmekten sıkılmıştım. Bir yanım ağır başlı sessiz kendi halinde biri olmak için fazlasıyla çalışıyor, diğer yanım ise asiliğinden asla ödün vermiyor her türlü belaya gözü kapalı atlıyordu. İyi insan olduğum zamanlar, kötü insan olduğum zamanları sollardı, sadece karakter konusunda ve sanırım yıllar önce... Kendimce prensiplerim vardı tabiî ki takdir edilen, insanların hoşuna giden...

Ama öyle bir tarafım vardı ki varlığı beni bile ürküten, gözü kara ve dengesiz.

İki taraf arasında sıkışmış kalmıştım. Kötü ve acımasız tarafım yok saymakta güçlük çekeceğim, birçok hata yapmıştı. İyi tarafım ise en azından masum insanlara karşı merhamet besliyordu. Düşüncelerim, ellerinde sulu boya fırçasıyla resim kağıdını saçma sapan siyahlıklarla boyayan çocuklar misali bir görüntü oluşturunca kendimi toparlamak için doğruldum.

Daha fazla oturamadım. Elimde sönmeye yüz tutmuş sigaramı kül tablasına bastırıp ayağa kalktım. Gökyüzü lacivertini evine yollarken hava kasvetli maviye dönüşmüş saat epey ilerlemişti.

Odaya girip terasa çıkan kapıyı sıkıca kapattım. Seyren hala uyuyordu çünkü beni takip etmekten, iyi olup olmadığımı sormaktan bitap düşmüştü.

Aklımdaki düşünceleri elimin tersiyle savurup toz bulutu yığınının arasına itelemiştim. Dolabıma yöneldim. Bavulum boşaltılmış yanımda getirdiğim bütün kıyafetlerim özenle dolabıma dizilmişti. Raflardaki kıyafetlerim renk renk ayrılmış çoğu ise askılıklarda ki yerini almıştı. Odanın loş ışığında ne kadar görebilirsem o kadar dikkatle dolabımı dağıtmadan siyah dar kot pantolonumu askıdan çıkardım ve bacaklarımdan geçirdim. Üzerime lacivert gömleğimi buldum ve üzerine siyah deri ceketimi giyip dolabın kapağını kapattım. Sevdiğim parfümümü konsolun üzerinden alıp kıyafetlerime bocaladım. Günde hemen hemen iki kere duş alıyordum fakat sürekli sigara içtiğim için ister istemez kendi kokumdan rahatsız olduğum oluyordu.

Konsolun üzerinden arabanın anahtarlarını ve hiç açılmamış sigara paketimi aldım.

Gene ayarı kaçırmıştım. Ağzımdaki iğrenç tat yerini ısrarla korurken bu tattan kurtulmak için masama yöneldim ve bardaktaki sudan büyük yudumlar aldım.

Suyumdan yudumlar alırken gözlerim istemsizce kitaplığıma kaymıştı.

Bahçe ışıklandırmasının ve gece lambasının loşluğu odamı doldururken, gözlerime değen çerçeve, içimde ufak bir parçanın koparılmasına sebep olmuştu. Ne kadar uzun zaman olmuştu... Bakış açıma giren çerçeve her fırsatta kendini hatırlatmaktan çekinmiyor, gözlerim ısrarla çerçeveye kayıyordu.

İNKİSAR-I HAYALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin