Listening: Şebnem Ferah- Ben sana hala aşığım
KASIM Sonu 2009
Kırılan kalemin ucunda birikmiş koyu mürekkep gibiydi hayatım. Öylesine dökülmeye, dağılmaya hazır... Herkesin ayakta durabilmek için tutunacağı şeyleri varken benim önüm arkam sağım solum acıydı, sahte insanlar ve derin yaralardı... Her zamanki gibi parmak uçlarımda biriktirmiştim acılarımı. Tırnaklarımın kenarlarındaki etleri kazıyor, ısrarla kanatıyordum. Belki kalbimdeki sızının önüne geçerdi tırnak kenarlarındaki sızım...
Geçmeyecekti, biliyordum.
''Neden dalıp gittin?'' diyen Nehir'e baktım. Elimde evirip çevirdiğim zarfa bakmaya cesaretim yoktu. Korkuyordum.
''O elindeki zarfa bakacak mısın artık?''
Sıkıntılı bir nefes verip duraksadım. ''Nehir?'' kaşlarını çatıp yüzümü inceledi.
''Hilal, neler oluyor.''
Gözlerimi acıyla kapatıp arkama yaslandım. Ellerim şakaklarımda gezintiye çıktığında, gevşemek için ufak masajlar yapmaya başladım. Faydasızdı.
''Birgül Teyze'nin sonuçları burada.'' Dediğimde sesimin titremesine engel olamamıştım. Elimdeki zarfı koltuğa bıraktım. ''Ya ona bir şey olursa? Serdar mahvolacak Nehir. Kardeşimi nasıl toparlarım? Ya Birgül Teyze? '' duraksadım. Gözlerim boşluğu eşelerken,''O kadın annemden daha çok sever beni.'' diye fısıldadım. Dudaklarımı dişlesem de gözlerimden akan birkaç damlaya engel olamamıştım. Kendimi çaresiz hissediyordum.
Serdar'a söz vermiştim. Geçecek, iyileşecek demiştim. İngiltere'ye gitmelerine son bir hafta kalmıştı. Ama Birgül Teyze tüm takatini kaybetmişti. Bunu görebiliyorduk. Doktorlar her ihtimale hazır olmamız gerektiğini söylemiş, yolculuk için uygun durumda olamayacağının altını çizmişlerdi. Serdar her şeye rağmen annesi için bir şeyler yapmak istiyordu. Bu yüzden doktorlar izin vermese bile annesini götürmekte ısrarcıydı. Onu anlayabiliyordum. Kaybetmek korkusunun ar damarı gibiydi yüreği. Ben olsam bende sonuna kadar direnirdim. Anneydi bu.
Candı, kandı, yuvaydı...
''Korkma Hilal, umarım iyileşir. Arkadaşını sakın yalnız bırakma. O insanlar sana değer veriyor.'' Dedi hüzünle. Üzülüyordu, görebiliyordum. Nehir ve ben aileleri tarafından sevilmeyi lüks gören insanlardan olmuştuk. Hayatımız boyunca birbirini seven aile üyeleri görmek, bizi her defasında şaşkınlığa uğratırdı.
Halbuki sevgi, pahalı bir oyuncak değildi ki. Neden bize ulaşılmaz geliyordu?
Oturduğum kanepeden kalkıp okula gitmek için hazırlandım. Zarfı çantamın içine sıkıştırıp, sonucunu tahmin ettiğim yazıları okumayı sonraya erteledim.
Liseler arası müzik yarışmasının başlamasına iki saate yakın bir süre vardı. Bu yarışmada okulu temsil eden öğrencilerden bir tanesi de bendim. Ercan, Saltuk ve Ali'den oluşan grubumuzla bu başarıyı okulumuza getirmeye niyetliydik. Kazanan okula ciddi bir para ödülü verilecekti ve bu ödül kazanırsak dördümüz arasında paylaşılacaktı. Derin bir nefes alıp üzerimdeki deri ceketin önünü kapatıp kafama siyah kısa beremi geçirdim. Kapıdan çıkarken ayağımdaki postallardan bir tanesinin düğümünü sağlamlaştırıp aniden ayağa kalktım. Gözlerimin kararmasıyla tutunacak yer aradım.
''Yavaş ol. Neden ani hareket ediyorsun?'' deyip kolumu sıkıca tuttu Nehir.
''Tamam, sorun yok.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNKİSAR-I HAYAL
Mystery / ThrillerSaniyenin onda biri olan bir dilimde gözlerimi ağır ağır kırptım. Hissetmiştim...Hissetmiştim ve bu aslında beklediğim bir durumdu.Saniyenin onda biri olan bir dilimde; acı vardı, intikam hırsı vardı, kaybetmenin eşiğinde olmanın verdiği öfke vardı...