Gözlerimi açtığımda 20 saat falan uyuduğumu zannediyordum fakat hayır yalnızca 30 dakika uyumuştum. Öğretmen sınıfta yoktu ve sınıftakiler kudurmuştu. Gözlerimi hepsinin üzerinde gezdirdim. Her biri istisnasız birer pislikti. Çıkarcı , bencil , erkek ve kız düşkünü , para tutkunu, kirli zihinlerdi. Tamamı Türkiye'nin zengin ve tanınmış ailelerinin çocuklarıydı.
Bizim sınıftaki erkekler dahil -Can hariç- okuldaki erkeklerin bir çoğu kaslı, zengin, zeki ve ukalalardı. Sürtük olmayan kızlarla pek fazla iletişim kurmazlardı. Bu öğrenciler, okulu daha da çekilmez yapıyorlardı. Şu anda her ne kadar da villada otursak ve koleje gitsem de eskiden normal statüde bir yaşantım vardı. Annem de öyleydi fakat babamın gözü hep yükseklerdeydi.
Biricik annem bir İzmir güzeliydi.
Ailemin garip yanlarından ilki şuydu: Annem Yunan göçmeniydi. İzmir'de yetişmişti. Hıristiyandı.
Babam ise Mardinliydi ve Müslümandı.
Kültür çatışması bir çocuk için oldukça tehlikelidir. Bunca farklılığa rağmen babam ve annem birbirlerine aşık olmuşlar. Zaten üniversite yıllarında tanışmışlar. Daha okulu bitirmeden evlenme kararı almışlar. Bu karar annemin tarafı için sorun olmamış ama babamın tarafı karşı çıkmış. İzin vermemişler.
Babam ise ailesine karşı gelerek okumak için geldiği İstanbul'a yerleşmiş. Okulu bırakıp çalışmaya başlamış. Annem okuluna devam etmiş ve bir sene içerisinde evlenmişler.
En büyük yardımcıları dedem olmuş.
Dedem benim her şeyim. Şu anda Fransa'da yaşıyor olsa bile 2-3 günde bir telefonla da olsa görüşürüz.
Sonra babamın ailesi de durumu kabullenmiş ama anneme hiç de iyi davranmamışlar. Bir süre Mardin'de yaşamışlar. Ben de orada doğmuşum zaten.
Fakat bu süre zarfında annem oldukça ağır hakaretlere maruz kalmış. Aslında oradaki komşuların bile kendisine çok hoş davrandığını yalnızca babannemden kötü muamele gördüğünü söyler.
2 yaşıma gelince annem çalışmak istemiş fakat babannem izin vermemiş. Babannemle babam da çatışma içine girince dedem bizi yanına almış.
Daha sonra babamın işi gereği İstanbul'a dönmüşler. Kardeşim doğmuş, bu sırada onların aşkı hâlâ devam ediyormuş.
Öyle anlatmışlardı. Ben de hep onlara inanıp imrenmiştim. Babamın aşkının anneminki kadar güçlü olmadığını anlamam zaman aldı.
Tenefüs zili çaldığında öğle arasına girmiştik. Zeynep yanıma geldi ve bana yeni keşfettiği şarkıyı dinletti. Daha sonra yemek yemek için yemekhaneye indi. Yemekte karnabahar olduğunu duyunca tüm iştahım kapandı ve ben sınıfta kaldım. Normalde tüm yemekleri yerdim hepsini, istisnasız. Ama kıymasız karnabaharı asla. Hele de yemekhanede.
Beklenmedik bir şekilde sınıfın sürtük kızları bir anda sınıfa daldı ve sarışın sürtük Elçin öfkeyle yerine oturdu.
O sırada diğer resmi sürtük Sare onun saçını okşamaya başladı. Elçin atarlı atarlı Sare'nin elini ittirdi ve Sare buna karşı onu anlayışla karşılayıp hiçbir şey söylemedi.
Peki, her insanın bir düşmanı vardı. Her ne kadar Elçin ve Sare'den nefret etsem de benim asıl düşmanım onlar değildi.
Bana hiçbir şey yapmamasına karşın aramızda müthüş bir düşmanlığın bulunduğu Şebnem. Tam 5 yaşımızdan beri tanışıyorduk. Şebnem'in anne ve babası ayrıydı ve Şebnem annesinde kalıyordu. Aynı anaokul, aynı ilkokul, aynı ortaokul...
Farklı anneler ve sürekli karşılaştırılmalar. Benden çok daha başarılıydı ve kahretmesin ki benden çok daha mutluydu. Benden güzeldi, benden çok seviliyordu ve erkekler onun etrafında pervane oluyordu. Bir kere bile, hiçbir zaman gerçekten mutsuz olduğunu görmemiştim. Buna rağmen bakışlarında hep bir boşluk vardı.İlginçti hep boş bakıyordu. Sanki gözlerimizin arkasında beynimiz vardı ama onun beyni olmadığı için böyle boştu.
Bugüne kadar hoşlandığım tüm çocuklarla çıkmıştı. Pek fazla bir araya gelmiyorduk onunla fakat birgün Şebnem tamamen gitti. Sonradan öğrendik ki babası Şebnem'i yanına almış. Maddi durumu oldukça iyi olan babası onu bu koleje yazdırmış.
İşte 15 yaşında muhteşem geçen lise hayatımın en büyük etkeni Şebnem'siz bir hayattı fakat sonra, gördüğünüz gibi aynı okuldaydık.
Eda yerinden kalktı ,pencerenin önüne geçti.
Evet, şimdi resmi erkek kesme seansı başlıyordu. Bir çığlık kopardı ve ''Oha!Şu çocuğa bakın.Yemin ediyorum daha önce hayatımda böylesini görmedim!'' dedi güzel duyulsun diye gırtlaktan çıkardığı sesiyle. İlk önce Elçin ve ardından Sare diğer kızları ezerek pencereye koşturdu. Diğer kızlar da zıplayarak çocuğa bakmaya çalışıyorlardı ve birbiri ardına şaşırma sesleri yükseliyordu.
Ben bile merak etmiştim.
Elçin koşarak sınıftan çıktı ardından diğer kızlarda sınıftan çıkınca yalnız kaldım. Normalde yapacağım şey değildir fakat bugüne kadar hiçbir erkeğe karşı öyle tepki vermediklerinden pencereye doğru yavaş adımlarla yürüdüm.
Çocuğu gördüğümde kalbim tekledi. Üzerinde kapüşonlu bir hırka vardı.Kapüşonunu başına geçirmişti. Baştan aşağı siyahtı ama sadece ayakkabıları beyazdı. Saçlarının rengini tam olarak göremiyordum fakat boyu epey uzundu ve kaslı bir yapısı olduğu ona bakıldığında dikkati çeken ilk şeydi.
Okulun kapısının önünde durdu fakat hala görüş açımdan çıkmamıştı.
Okulun tabelasına bakmak için başını kaldırdığında gözlerini gördüm ve o anda onun ''O'' olduğundan emin oldum. Yüzümü belli belirsiz bir gülümseme kaplarken aklımda binlerce soru vardı. Acaba beni hatırlayacak mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daima
AcciónGündüzün geceyi aydınlattığı gibi birbirlerine karışıp gün batımını oluşturacak iki insan... Kayra Eroğlu kendini büyük bir bilmecenin içinde bulduğunda hiçbir şeyin farkında değildi ve Karen'in bu bilmecenin cevabını büyük ölçüde tamamladığını...