Selin-
Hazırladığım sofraya hayranlıkla bakarken, Ali'nin hala duşta oluşu o an için biraz tedirginlik yaşamama sebep olmuştu.
Onu çağırmak için banyoya yöneldiğim de duyduğum ses ile durmak zorunda kaldım.
Yine aynı şeyi yaşıyordum...
Banyo'nun içinden gelen ağlama sesleri bana yine aynı şeyleri yaşatıyordu..
Ben onu affetmiştim ama o kendini affedemiyordu işte.
Kapıyı açıp içeriye girmeye cesaret edemedim.. Birlikte üstesinden gelmeye çalışırsak eğer bu anın, daha çok yanacak canımız biliyorum.
Sadece bekledim... Onun her küçük hıçkırıkları kulağıma geldiğinde gözlerimi kapattım.
Beni burada görmemesi için tekrar yavaş adımlarla mutfağa geçtim.
Sandalyemi çekip oturduğum da bende gözümden düşen bir damla yaşı çoktan zeminle buluşturmuştum.
Ağlamayacaktım. Ağlatmayacaktım. Bu evde gözyaşı dökülmeyecekti.
Hırsla gözümün yaşını elimin tersiyle yok ettikten sonra hızlı adımlarla banyoya geldim.
İçeri girmeden dışarıdan gür sesimle Ali'ye seslendim.''Hadi ama Ali! Yemek hazır seni bekliyorum''
Kendini toparlaması biraz zaman aldığından olsa gerek, bir süre bekledikten sonra sesi ulaşıyor kulaklarıma.. Titreyen sesi...
'' Geliyorum''
Başımı onun görmediğini bildiğim halde sallayarak ayrılıyorum ordan.
Ben de kendimi toparlayıp sofrada eksik olup olmadığına bakıyorum son kez. Her şeyin tamam olduğunu bir kez daha onayladıktan sonra servis etmek için çorbayı çıkarıyorum.
O sırada Ali'nin ayakları çarpıyor gözüme...Sonra yavaş yavaş yukarıya doğru gezintiye çıkıyor gözlerim.
Gözlerine bakmaya cesaret edemesem de zoraki birleştiriyorum iki çift mavi gözle benimkilerini...
Zoraki bir gülümseme yerleştiriyorum yüzüme, oda aynısını yapıyor.
Daha biraz önce gözyaşlarına boğulmuş olan kendisi değil miş gibi..''Çok güzel...'' diye fısıldadı sonunda, aramızdaki manasız sessizliği bozarak.
''Çünkü ben yaptım!'' bana yakışır bir cevabı verdiğimde memnuniyetle dudaklarını dişledi.
Kapıya yaslanıp ellerini göğsünde birleştirdikten sonra bana hayran hayran bakmaya başladı.
Bu hali her ne kadar benim çorbayı dökmeme sebep olsa da, dikkatsizliğime verip elime aldığım bez ile masayı silmeye başladım.''Sakarlığım tuttu yine'' söylenmeye başlanmıştım ki onun hareket edişi, hala liseli bir kızmışım gibi beni heyecanlandırmaya yetmişti.
Elimdeki bezi alıp kenara attığında gözlerimi gözlerine çevirdi.
Yakından gördüğümde kızardığını görmem, kalbime bir bıçak saplanmış gibi hissetmeme sebep olmuştu.''Gözlerin..'' dedim sesimin çıkıp çıkmadığına emin olmayarak.
''Güzel olan sensin, sofrayı kastedmemiştim'' dedi aynı fısıltıyla, benim ne dediğimi zerre kadar umursamayarak.
Aklım hala kızarmış olan mavilerine takıldığından bende onun dediğini umursamadım.''Kızarmış''
''Su çok sıcaktı...'' yalan söylediğini bilmeme rağmen bozmak istemiyordum ama benim onun her şeyi bildiğimi bilmesi gerekmez miydi? Sesini duymasam bile ağladığını anlardım...
''İçini mi yaktı ?''
Gözlerim dolmaya başlamıştı bile...Hayır ağlamayacaktım. Tekrar beynime ağlamamam için komut verdikten sonra Ali'yi dinlemeye başladım.
''Rüya gibisin, uyanmak istemiyorum sadece...Haketmediğim bir rüya görüyorum ve ben bu rüyadan uyandırılmaktan çok korkuyorum''
Elini elime alıyorum, kendi yüzümde gezdiriyorum... Gezdirdikten sonra elini kalbime koyuyorum.
Bir süre kalp atışlarımı hissediyoruz birlikte. Gözlerini kapatıyor.
Sonra yine elini alıp dudaklarıma götürüyorum. Minik bir öpücük bırakıyorum avuç içlerine...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çıkmaz Sokak -Alsel-
Hayran KurguKendisine hayran ve bi okadar da bencil olan bir adam hayatını tepetaklak eden bir kızı sevebilir mi? Selin ve Ali geçmişten gelen öfkeleriyle birbirlerine ilk gun ki gibi aşık kalabilir mi? Peki ya aşk gerçekten her şeyi affeder mi? Bu hikayenin m...