Koltukta yatıyordum. Tabii buna yatmak denirse... Ellerim iki yana açık,ayaklarım koltuk tepesinde,başım aşağı sarkıyor. Bide kulağımda kulaklığım var. Birden dizlerimden biri itince ters takla atıp popomun üstüne düştüm.
-"Ahh!yavaş olsana abii yaaaa" ben anırırken
-"Çisem maç var git odanda amuda kalk abim"diye sözümü kesti. Amuda kalkmakmış hıh! hiçte bile. Kafasına sertçe vurdum. Birden bana döndü.
-"Bunun hesabını vericeksin küçük hanım!"bağırdığında durumun ciddiliğini anlayıp koşmaya başladım. Arka bahçeye koştuğumda
-"Buraya gel!Kaçma!"diye arkamdan koşuyordu. Ama unuttuğu birşey vardı ben koşucuydum. Kendimi bildim bileli koşmayı ve resim yapmayı çok sevmişimdir. Koşarken kesilen nefesi,boğazda oluşan yumruyu,nefes alırkenki acıyı çok seviyordum. Evet, bana deli diyebilirsiniz. Ben düşünüp koşarken abim beni bırakıp maç izlemeye başlamış. Bense bu fırsattan yararlanıp koşmaya devam ettim. Yarım saat sonra durduğumda farklı birşey hissettim. Nefes kesikliği,dalak şişmesi,titreme,baygınlık normaldi ama sol tarafımı hissetmiyordum. Ayağımı kollarımı hatta yüzümün sol tarafını bile hareket ettiremiyordum. Korktum... Doğru dürüst ağzımı bile açamıyordum. Sağ dizimi kırıp kendimi yere bıraktım. Sağ gözümden bir yaş süzüldü. Bağırabildiğim kadar bağırdım. Annem ve babam işte olduğundan tek dayanağım abimdi. Koşarak yanıma geldi. Gözlerindeki korku o kadar büyüktü ki sanki göz bebekleri yerinden çıkacaktı. Yanıma çömeldi .
-"Çisem,abim ne oldu?"sesi titriyordu. Cevap veremedim ama denedim.
-"b-beee"devamı gelmiyordu. Sağ elimle sol elimi gösterdim. Anlamış olacak ki onun da gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Her damla göz yaşında ela renk biraz daha soluyordu. Bana sıkıca sarıldı. Sol elimi tuttuğunu görüyordum ama hissetmiyordum. Alnını alnıma dayadı.
-"Derin nefes al bebeğim! Korkma,geçecek." dediğini dinledim zorla derin bir nefes aldım. Gözlerime bakıyordu,gözleri kıpkırmızı olmuştu.
-"Ambulansı arayacağım. Telefonum salonda ,almam gerek. Tek başına kalabilecek misin?" Kafamı sallamaya çalıştım. Anladı. Bendende hızlı koşarak salona gitti. Bir saniye geçmeden yanıma geri geldi. Nefes nefese kalmıştı. Elleri titriyordu. Bembeyazdı. Kendimi zorladım.
-"K-koor-kkmmmaa"dedim. Bana baktı. Kafasını salladı. Telefonu eline aldı. Elleri o kadar titriyordu ki farklı numaralara basıyordu. Sağ elimi elinin üstüne koydum. Derin bir nefes aldı. Numarayı tuşlayıp kulağına götürdü. Diğer eli hâla elimdeydi.
-"A-alo...E-evet....Çağrı Taner...adres.....Lütfen acele edin ne olur" sesi o kadar çaresizdi ki o an kendimden nefret ettim. Onu bu hale getirdiğim için... Bana bakıp konuşmaya başladı.
-"Çisem abicim. Lütfen güçlü ol. Ben. Sensiz yapamam. " kesik kesik konuşuyordu. Durum sandığımdan ciddi olmalıydı. O sırada uzaktan ambulans sesi gelmeye başladı. Sağ elimi tutup sıktı. Zorla gülümsedi.
-"Bak geldiler şimdi hiçbir şeyin kalmayacak" destek vermek istercesine elini sıktım. Benden daha beter gözüküyordu. Birkaç görevli sedyeyle koşarak yanımıza geldi.
-"Neyi var?" diye sordu,genç kadın.
-"Sol tarafı,sol tarafı tutmuyor." Dedi abim. Yaptıkları iğneyle gözlerim kapanmaya başladı. En son duyduğum şey
-"Ben yanındayım,meleğim" oldu.
........................O çocuk şimdi karşımda. Aramızda bir cam var. Ama sinirli nefes alışlarını duyabiliyorum. Evet bu sefer kesinlikle huzurlu değil aksine çok sinirli. Cesaretimi topluyorum. Aklımda binbir türlü düşünce var.
-"Sen kimsin?" Sonunda sordum. Gözlerimi açarak onun gözlerine baktım. Cevap vermedi öylece baktı.
-"Sana sen kimsin dedim" yine ses yok.
-"Beni ürkütüyorsun çık rüyalarımdan neden burdasın?" Son dediklerime yine cevap alamayınca ellerimi cama yasladım. Yere çömeldim. Hem ağlıyor hem cama vuruyor hem de ondan nefret ettiğimi söylüyordum. O mu? O ise sadece aynı ifadeyle durup bana bakıyordu. Bunun rüya olduğunu biliyordum. Birazdan uyanıcam sadece,sadece dışarıdan bir ses istiyorum. Uyanmak,bu çocuktan kaçmak için... Bu iğrenç,karanlık sokaktan kurtulmak için. Sadece bir ses lazım... Ama bu sefer ses yok. O hala camın arkasında... Artık gücüm tükendiğinden cama çok yavaş vuruyorum ve hıçkırarak ağlıyorum. Arada dışarıdan olduğunu belli eden sesler geliyor kulağıma...
-"iyi mi?-bu nasıl olur?-uyan artık-Çisi???-seni özledim-artık gitmelisin Deniz...." Ama bu seslerin hiç biri beni uyandırmaya yetmiyor. Uzun zamandır burda olmalıyım. Ben yoruldum. Ama o çocuk sanki bir ölüymüş gibi öylece dikiliyordu. Bir kez daha denedim.
-"Kimsin,lütfen söyle?" sanki siniri bir an yumuşadı...Sonra sonra sonraaa Ahhhh! hâla karşımda dikiliyor. Artık onu umursamadan arkamı cama döndüm ve yere uzandım. Sakinleşmek için bir şarkı mırıldandım.
-"Ahhh,ellerim titriyor,of bir ateş basıyor,özlemek bu dokunmakla geçmiyor." Bu aralar bu şarkıyı çok dinliyordum. Gözlerimi yumdum. Nefes sesleri ve adım sesleri yaklaşıyordu. Umursamadım sadece kendimi karanlığın o soğuk ellerine bıraktım. sanki,sanki bir ses duymuştum ama emin değildim.
-"iyi geceler ÇİĞ TANESİ!"...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UZAYDA KAYBOLAN ÇİĞ TANESİ
Teen FictionBütün felaketler üst üste yığılabilir mi? Çisem en sevdiği hobiyi yaparken yani koşarken hayatının gerçeğini öğrendi. Bir felaketi atlatamadan diğer felaketi yüklenmek zorunda kaldı. Size de olmuyor mu? Sanki tüm kötü olaylar o ayı,günü,yılı beklemi...