İnşaat sesleri,son ses bir müzik,insan bağırışları hepsi kafamın içinde dönüyordu. Gözlerimi acayip bir ağrıyla açtım. Açar açmaz yenik düşüp geri kapadım. Ama o çocuğu görmek istemiyorum. Direnip gözlerimi açtım. Karşımda bir adet "havuç"uyuya kalmıştı. Acaba ne kadardır burdaydım. Ya ailem annem,babam neredeydi? Dikleşmek için elimi kaldırdım. Ama bir acıyla ufak bir çığlık attım. Ahhh!kolumda serum mu vardı cidden mi? Susadığım için şişeye ulaşmaya çalıştım. Eee tabi bendeki şanssızlıkla şişeyide düşürdüm. Saçmalamayın tabi ki cam parçalara ayrılmadı. Çünkü şişe pet şişeydi. Ne kadar fakir bir hastane! Çok kıpırdamış olmalıyım ki abim ilk kıpırdandı sonra uyandı. Yanıma gelip sarıldı. Sanki aklımdan geçeni biliyormuş gibi
-"Annem ve babam yurt dışına çıkmış onlara ulaşamadım. Deniz ve Kumsalda birazdan gelir. Bir haftadır uyutuluyorsun." Derin bir nefes aldı. Soracağım soruyu bildiğine eminim. Ama bunu sormadan cevap vereceğini sanmıyorum.
-"Ben neden burdayım? Yani benim hastalığım ne?"
-"Uzatmayacağım. Yani bu ikimiz içinde iyi olmaz. Değil mi ama zaten eninde sonun-"
-"Abicim sadede gel" başını salladı. Derin bir nefes aldı.
-"Çisem, beyninde bir çeşit tümör varmış. Yani bir çeşit şey neyse yaa çokta gerekli değil ismi..."
-" Yani bir çeşit KANSER mi?" Dediğimde başını olumlu anlamda salladı. Birden kahkaha atmaya başladım. Abim bana şaşkınca bakıyordu. Bir süre sonra kahkaham hıçkırarak ağlamaya dönüştü. Abim bana sarıldı.
-" Ağla çisem,ben de ağladım sende ağla içine atma."
Biraz ağladıktan sonra sakinleşmiştim.
-" Doktorla konuşmak istiyorum çağırabilir misin Çağrı?" Bir an bana baktı. Ona Çağrı dediğim sayılı anlardandı. Kalktı ve odadan çıktı. Ben kanserdim. İnanması çok zor! O sırada içeri orta yaşlı,gereğinden uzun boylu,beyaz önlüğünden doktor olduğu belli olan sevecen bir adam girdi.
-"Merhaba, çisem hanım. Benimle görüşmek istemişsiniz."
-"Hastalığım hakkında detaylı bilgi almak istiyorum."
-"Tabii, beyninizde bir tür tümör tespit ettik. Bu bir çeşit kanser. Bu hastalık size bazı yaptıklarınızı unutturabilir,ruh halinde bozukluk veya kontrolsüzce yapılan işler,vücudun belli yerlerinde kitlenme vb. olaylara neden olabilir. Hastalığınız 3.aşamada eğer 4.aşamaya geçerse işler daha da kötüye gider. Tedavi olmanız gerekiyor. Bunun için sizi iyileşene kadar hastanede ağırlayacağız."
-"Peki,tedavide kurtulamama şansım var mı?"bu cümleyi söylerken o kadar canım yanmıştı ki...
-"Maalesef var. Kurtulma ihtimaliniz kadar kurtulamama ihtimaliniz de var.%50 %50 diyebiliriz."
-"Tedavi olmak istemezsem?" O ana kadar odadaki koltukta oturup sesini çıkarmayan abim
-" Ne demek tedavi olmazsam? O tedavi olunacak o kadar."onu takmadan doktora baktım.
-"En fazla 1 yıl yaşayabilirsiniz Çisem Hanım. Lütfen iyi düşünün."doktor odadan çıkınca abim yanıma geldi.
-"Çisem o tedaviyi olucaksın değil mi?"bir süre sessiz kaldım. Tedavi olmak istemiyordum.
-"Olmayacağım abi,kurtulamama şansım çok yüksek ve ben hayatımın geri kalanını hastanede kabloya,seruma bağlı geçirmek istemiyorum."abim ağlamaya başladı. Yatağın ucundan kalkıp önüme eğildi. Elimi tuttu başını elime dayadı.
-"Sana yalvarıyorum Çisem. Ne olur o tedaviyi ol. Lütfen. Eğer sana bişey olursa beni de öldürürsün. Kendin için değil benim için tedavi ol." Başını kaldırdı bana baktı. Ben de ağlıyordum.
-"Abim,seni çok seviyorum. Lütfen sende beni anla ömrümün geri kalanını bu mide bulandırıcı hastane kokusunda hapsolarak geçiremem."bana yalvarırcasına bakarken içeri Deniz girdi.
-"Çağrı,biraz müsade eder misin?"abim birşey söylemeden çıktı odadan. Denizle araları iyiydi hatta kanka sayılırlardı. Denizde abim gibi benden bir yaş büyüktü. Biz hepberaber büyümüştük. Kumsal,Çağrı,ben ve Deniz... Deniz gelip alnımdan öptü. Sonra elimi tuttu.
-"Seni seviyorum Çisem Taner"
-"Bende seni seviyorum Deniz Mavri" evet soyadı biraz garipti. Bende oldukça yadırgamıştım. Deniz gülümseyince bende gülümsedim.
-"Prenses cadıya dönmüş bekle geliyorum" elinde ıslak mendil ve nemlendiriciyle içeri girdi. Birde elinde küçük bir çanta vardı. Gülümse dedi ben ne olduğunu anlamadan yüzümde flaş patladı. Sonra fotoğrafı bana gösterdi. Rimelim aktığı ve elimle sildiğim için kömür madeninden çıkmış gibi duruyorum. Dudaklarım çatlamıştı. Yüzüm bembeyazdı. Ve kimsenin aklına beni bu halden çıkarmak gelmemişti. Elindeki ıslak mendille ilk önce güzelce yüzümü sildi. Silerken çok narin davranıyordu. O yüzümü temizlerken bende onu izliyordum. Sonra elindeki nemlendiricinin kapağını açtı. Eline biraz alıp yüzümün her yerine yedirdi. Elindeki çantayı açtı içinden bir rimel ve bir dudak kremi düştü. Rimeli kirpiklerime büyük bir özenle sürüp dudak kreminide dudağıma sürünce işini bitirmiş gibi ellerini silkeledi.
-"İşte bu kadar. Prenses geri döndü" gülümsedim.
-"Yanağını uzat kalkamıyorum " gülümseyip yanağını uzattı. Bende öptüm. Uykumun geldiğini söyleyip izin istedim. Bugün yaşadıklarımı sindirmek istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UZAYDA KAYBOLAN ÇİĞ TANESİ
Teen FictionBütün felaketler üst üste yığılabilir mi? Çisem en sevdiği hobiyi yaparken yani koşarken hayatının gerçeğini öğrendi. Bir felaketi atlatamadan diğer felaketi yüklenmek zorunda kaldı. Size de olmuyor mu? Sanki tüm kötü olaylar o ayı,günü,yılı beklemi...