15.BÖLÜM

32 10 0
                                    

Hızla koşup notu aldım. İçimden beni bırakıp gitmemesini diliyordum. Notu açtım. Ve okumaya başladım. Gözlerim dolmuştu ve buğulu görünüyordu. Gözlerimi silip yazıyı okudum.
-"Ben markete gidiyorum." Derin bir nefes aldım. Ardından hem ağladım hem güldüm. Sinirlerim bozulmuştu. Aptal Çağrı! Çıkmadan önce seslenip haber verebilirdi. Omzumda hissettiğim kolla arkamı döndüm. Deniz uyanmıştı. Uzattığı elini tutup oturduğum yerden kalktım. Hiçbir şey söylemeden el ele aşağı indik. Kapıdan içeri Çağrı girdi. Uzanıp yanağımı öptü.
-"Beni korkuttun abi. O notu gördüğümde beni bırakıp gittiğini düşündüm." bana bakıyordu. Elindeki poşetleri yere bırakıp sarıldı.
-"Bunu asla yapmayacağım. Çıkar bunu aklından." Sağ kolumu ona da söyleyecektim.
-"Abi sağ kolumu hissetmiyorum."
-"Kalk Çisem hastaneye" ağzımı açıcakken sus diye çıkıştı ve beni çekiştirip arabaya bindirdi. Arabada konuşmadım. O telaşlı gözüküyordu. Hastaneye vardığımızda indik. Abim doktor Mustafa ile görüşmek istediğini söyledi. Danışma içeride hasta olduğunu ve oturaklarda bekleyebileceğimizi söyledi. Oturduk ve beklemeye başladık. Abimin beni incelediğini farketsemde ona bakmadım.
-"Hissetmiyorsun değil mi?" Diye sorunca ona baktım. Sağ elimi ovuyordu. Demek bu yüzden bana bakıyordu. Kafamı olumsuzca salladım. Doktorun kapısı açıldı. Ardından Mustafa bey çıkıp tebessüm etti. Bizde ayağa kalkıp içeri girdik.
-"Hoşgeldiniz diyeceğim ama saçma olacak. Umarım büyük bir sıkıntı yoktur." Dedi mustafa bey.
-"Hayır yok abime telaş yapmamasını söyledim ama dinlemedi." Diye söze atıldım. Abimde girdi aniden.
-"Ne demek yok. Sağ kolunu hissetmiyor. Daha ne olabilir."
-"Bakın Çağrı bey Çisem hanım ve size anlatmıştım. Bunlar gayet normal şeyler. Elbette telaş yapmanız normal. Kontrole her dilediğinizde gelebilirsiniz. Ama bunlar zamanla sıklaşmaya başlayacak ve bunlara alışmanız gerek. Sakin olmalısınız."
-"Öncelikle Mustafa bey bana Çisem diyebilirsiniz. Ve her zaman kontrole gerek yok. Korkmalarınada gerek yok. İyiyim desemde inanmıyorlar."
-"Çisem takıla takıla Hanım kelimesine mi takıldın?" Diye soran abimdi. Resmiyeti sevmiyordum ben ne yapayım ki. Doktor bey atışmamızı gülümseyerek izliyordu. Komiğine gitmiş olmalıydı. Ayağa kalkıp yanıma geldi Mustafa bey.
-"Şimdi şu koluna bakalım Çisem. Gerçi bakılacak bir şey yok ama." Koluma birkaç hareket yaptı ve hissedip hissetmediğimi sordu. Hissetmiyordum.
-"Kolunla çok uğraşma ve birşey taşıma Çisem. Hissetmediğinden fazla zorlayıp liflere zarar verebilirsin." Kafamla onayladım. Abim "eyvallah doktur bey amca" diyip çıktı. Mustafa Bey güldü.
-"Ve çisem bana dilediğin gibi seslen. Mustafa amca diyebilirsin. Senle sık sık görüşeceğiz." Gülümsedim.
-"Olur mustafa amca"el salladım ve önüme döndüm. Çok sıcakkanlı bir adamdı. Onunla hasta doktor ilişkisinden çok baba kız gibi olacağımıza eminim. Baba demişken onu ne çok özledim. Kendime ağlamamak için söz vermiştim ama ağlamak güçsüzlük değildi. Ağlayan insanlar daha güçlüydü aksine çünkü duygularını dışa vurmaktan çekinmiyorlardı. Çünkü içlerinden geldiği gibi davranıyorlardı. Yinede abimi düşünüp sustum. Ama her gece ağlayacağıma adım gibi eminim. Abimle eve geri döndüğümüzde eve Kumsalda gelmişti. Koşup tek elimle sardım onu. O da bana sarıldı. Şu birkaç gün bile onu özlememe yetmişti. Olanları ona anlatmadığım geldi aklıma. Ama yüzünde bir keder vardı. Muhtemelen öğrenmişti. Kulağına eğildim. "Çıkar beni bu evden" diye fısıldadım.
-"Çağrı diyorum ki biz Çisemle çıkalım bir temiz hava alalım hem özledik birbirimizi." abim uzatmayıp onayladı. Kumsaldan kurtulamayacağını o da biliyordu. Evden çıkınca biraz yürüdük.
-"Biliyorsun değil mi Kumsal?"
-"Bunu konuşmayalım"
-"Benle mezarlığa gelir misin Kumsal?"
-"Çisem emin misin?"
-"Lütfen" dedim ve sustum. Cenaze olmuştu ama ben gitmemiştim. Dündü cenaze ama cesaret edemedim. Onları görürsem kabullenecektim. Şu an neden karar değiştirdiğimi bilmesemde onlara ihtiyacım vardı. Onların orada olduğunu kabullenmem gerekti. Yolu sessiz geçirdik. Salık saçlarımın yüzüme düşmesine izin verdim. Başımı yere eğip ağladım. Kumsal beni susturmaya çalışacaktı bu yüzden ona çaktırmıyordum. Mezarlığa girdiğimde biraz ilerledim. İşte buradaydı. Normalde anne karnında ölen bebeğin adını yazmayacaklardı ama ben ve abimin ısrarları üzerine taşta üç isim yazıyordu.
-Çağla Taner
-Tuana Taner
-Kaan Taner
Kumsala uzakta durmasını rica ettim. O çıkışa doğru yürürken yere eğildim.
-"Merhaba anne,baba ve küçük kızıl. Sizi görmeye geldim. Dün gelemediğim için kızmayın bana. Abimi getiremedim. Ama bir gün ikimiz birliktede geliriz. Hem hiç ayırır mı ölüm bizi? Yanınızdayım işte. Ben sizi duymasamda siz beni duyuyorsunuz. Anne,çağlayı öp benim için. Baba,sende iki fıstığı koru. Biliyor musunuz ben kansermişim. Size kavuşmama ya bir yıl var ya da bir yıl yok. Ben hemen gelmek isterdim. Ama abimin bana benimde ona ihtiyacım var. En çok o kahroluyor. Benimde gideceğimi biliyor çünkü. Küçük kızıl,minik kardeşim Çağla; seni görmeden kaybetmek benim için çok zor ben abla olmak istemiştim hep. Ama artık ablayım. Kumsal bekliyor. Söz veriyorum bir dahakine abimle geleceğim. Ailecek konuşacağız. Şimdi gidiyorum." Ağlayarak kalktım ayağa. Mezar taşını öptüm. Göz yaşlarımı silip Kumsalın yanına gittim. Tek ihtiyacım olan şey uyumaktı. Kuzeyi ve ailemi görmek istiyordum.

UZAYDA KAYBOLAN ÇİĞ TANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin