19.BÖLÜM

38 10 0
                                    

Sokağı görmenin mutluluğunu size anlatamam. 2 gündür buraya o kadar ihtiyacım varken gelememek çok kötüydü. Sokakta kuzeye bakınırken bir yandan bana yine ters davranmasından korkuyordum. Arkası dönük kuzeyi gördüğümde yanına gittim. Beni görür görmez sarıldı. Bende ona sarıldım.
-"İki gündür seni göremiyodum." Dediğimde başını olumlu anlamda salladı.
-"Şu aralar biraz kötüyüm çisem."
-"Bende öyle" bana baktı. İstemeden gözlerim doldu. Sormasını beklemeden cevapladım.
-"Deniz beni terk etti. Hemde hiç haber vermeden. Herkes beni bırakıp gidiyor." Bana baktı.
-"Seni anlıyorum Çisem. Aynı şeyleri bende atlattım. Ailemi kaybettim. En sevdiklerim beni bıraktılar. Ben isteyerek yapmadım ki hiçbir şeyi ama onlar kabul etmek istemedi." Sanırım bana sonra açıklayacağı ters davranışlarından bahsediyordu. Onla pek konuşamadan uyanmam gerekti. Gözlerimi açtığımda havanın karanlık olmasını beklemiyordum. Telefondan saate baktım. Saat 3.45 ti. Öylece tavana baktım. Başım zonkluyordu ve kalbim sıkışıyordu. Hastaneye yatma işini düşündüm. Artık ne ailem vardı ne de Deniz. Hastanede olmadığım halde evden çıkmıyordum. Abimi yüz üstü bırakıp ölmek istemiyordum. Belki orada tedavi sırasında kafam dağılırdı ve bu kadar acı çekmezdim. Ayrıca bizimkilerin hep yanımda olacağına eminim. Bu konuyu yarın sabah abimede açacağımı aklıma not ettikten sonra elimi ağrıyan kalbime koydum. Ve gözlerimi kapattım.

Uzayın (Kuzeyin) ağzından;
İki gündür uyumuyordum. Soğuk duvara yaslanmış düşüncelerle boğuşuyordum. Rüyamda gördüğüm kız Çisem kafamı kurcalıyordu. Benim hayal olduğumu söylüyordu ama bende onun gerçek olmadığını düşünüyordum. Yaşadığı acılar benimkilere o kadar benziyordu ki... Onun gerçek olduğunu düşünmeye başladım. Saçmaydı evet ama onunda acıları gerçekti. Hayal olamayacak kadar derin acıları vardı. Gerçek ismimi ona söylemedim. Neden ona ters davrandığımı da... Çünkü öğrenip kaçmasından korktum. Bir daha onu görememekten korktum. Bu geceki rüyada erkek arkadaşının onu terk ettiğimi söylemişti. Nedenini soramadım. Bileğimdeki bileklikle oynadım. Bileklik değildi aslında çip gibi birşeydi. Metal kalın bir bilekliğin ortadında yanıp sönen kırmızı bir ışık vardı. Doktorlar bununla kaçmamı engelliyorlardı. Ev hapsi gibiyidi ama tek fark hastaneden çıkmamamdı. Bahçede dolanmam serbestti ama bahçeden dışarısına çıkarmıyorlardı. Kapı çalındı. Odaya doruk girdi. En iyi dostumdu. Gerçi sadece iki arkadaşım vardı ama olsun. O sinir hastasıydı ve o da hastanede kalıyordu. Yanıma oturdu.
-"Yine ne düşünüyorsun Uzay?" Ona baktım. Sinirli birine benzemiyordu. Onu kızdırmadığınız sürece çok eğlenceli ve şapşaldı aslında ama ciddi olmayı da bilirdi. Genelde ortamı dağıtmak için espri yapsada nerede yapılacağını iyi bilirdi.
-"Rüyamdaki kızı."diye cevapladım. Ona Çisemi anlatmıştım. En baştan beri gerçek olduğunu savunuyordu. Elini omzuma koydu.
-"Çisem gerçek abi. Sen ne dersen de ben buna inanıyorum. Beynin sana bir oyun oynasa kızın bu kadar gerçek bir hayatı olmazdı. Hem sana senin hayal olduğunu söylüyormuş. Belli ki o da seni beyninin bir oyunu sanıyor." Haklıydı.
-"Bende artık gerçek olduğunu düşünüyorum. Bugün sevgilisinin onu terk ettiğini söyledi. Neden beynim bana böyle oyun oynasın ki?" Kafasını salladı. Odanın kapısı birden açıldı ve hızla kapatıldı.
-"Merhaba yakışıklı kankalarım naber?" Gülümseyip yanımıza oturdu.
-"Sana da merhaba pollyanna" diye dalga geçti doruk. Melodi doruğa dil çıkarıp bana döndü.
-"Uzay bişey desene ya"dedi. Güldüm.
-"Karışma güzelime" dedim. Melodiyi kardeşim gibi seviyordum. Ara sıra bana abi diyordu. Doruğada öyle. Dorukla ben yaşıttık ama Melodi bir yaş küçüktü. Hem kardeş hem kankaydık. Bu hastanede tanışıp aile olmuştuk. Melodinin kalbinde doğuştan bir delik vardı. Bu yüzden kalp krizleri geçiriyordu. Ama çok sevecendi. O yüzden doruk onu polyannaya benzetiyordu. Melodi gelip bana sarıldı.
-"Hemen onu koru hani ölümüne destektik." Diye mızmızlanan Doruğa baktım. Çok komik duruyordu. Gülümseyip ayağı kalktım. Hadi bahçeye çıkalım. Beni onayladılar. Ve odadan çıktık. Bahçede duran ağaçların arkasına yürüdük. Saçma gelebilir ama bu hastane hastalarına çok değer veriyor bu yüzden bir ağaca ağaç ev yaptırdık. Doktora bunun bizi daha iyi hissetireceğini söyleyince hastane müdürüyle konuşmuştu ve o da izin vermişti. Ağaç eve çıktık. Ağaç evi 2 yıl önce Melodinin ölen ablası yaptırmıştı. İçeride birkaç eşya vardı. 4 tane renkli armut koltuk ve bir halı. Duvarda üçümüzün çekildiği fotoğrafları bantla yapıştırmıştık. Melodinin bir makinesi var hani şu çektiğinde alttan resmi veren makinalardan. Telefon kullanmıyorduk ama o fotoğraf makinesiyle fotoğraf çekilip çektiklerimizi duvara bantlıyorduk. Bir kenarda yaklaşık 10 tane kuru oyun vardı. Tabu monopoly vb... Bu hastaneyi seviyordum. Bana bir aile ve bir ev vermişlerdi. Kendi armut koltuğuma oturdum. Melodi tahta kapıyı çekip demir çengeli taktı. Küçük bir pencere vardı. Yanındada bir parça kumaş. Gerçekten küçük ama muhteşem bir yerdi. Genelde burda zaman geçiriyorduk. 4 armut koltuk nir halı bir perde ve küçük bir lambadan ibaretti. İçerisi rengarenkti çünkü melodi böyle istemişti. Pencereden bakarken arabadan inen biri dikkatimi çekti. Arkasını dönünce gözlerim kocaman açıldı. İnanamıyorum...

UZAYDA KAYBOLAN ÇİĞ TANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin