Sabah kalktığımda kendimi ölü gibi hissediyordum. Doğru düzgün uyumamıştım. Abimde yanımdaydı. Gözümden yaşlar istemsizce akarken ayağa kalktım. Banyoya girdim. Aynada kendime baktım. Beyaz tenim kireç rengine dönmüştü. Burnum ve gözümün içi kızarmıştı. Göz altlarım morarmıştı. Dün gece o kadar çok ağlamıştım ki... Her zamankinin aksine bu yaz günü sıcak suya ihtiyaç duymuştum. Banyoda yine ağladım. Çıktığımda üstüme bir kot bir bluz geçirmiştim. Ne giydiğime bile dikkat etmemiştim. Zaten umrumdada değildi. Saçlarımı ıslak bırakıp aşağı indim. Koltuğa oturdum. Tekrar tekrar beynimde dün gece dönüyordu. Artık göz yaşım tükenmiş olmalı ki akmıyorlardı. Boş duvara öylece bakıyordum. Bu da yetmezmiş gibi şu an sağ elimi hissetmiyordum. Hastalığım harekete geçmeye başlamış olmalıydı. Bana sarılan kolların kim olduğuna bakmadan bende ona sarıldım. Gelen izgiydi parfümünden anlamıştım. Omzum ıslandığında onun da ağladığını anladım.
-"Yemek bir şey ister misin?" sorduğu soruyla kafamı olumsuzca salladım. Aşağı abim ve Mertte inmişti. Hepimiz berbat gözüküyorduk. Ayağı kalktım. Birşey söylemeden evden çıkıp yürümeye başladım. İnsanlar bana acıyarak bakıyorlardı ama hiç umrumda değil. Çünkü acınacak durumdayım. Annem ve babam öldü,abim ve ben yapayalnız kaldık ve ben kanserim. Ailecek geçirdiğimiz zamanlar geldi aklıma. Bir zamanlar şarkı söyleyerek eğlendiğimiz otomobil annem ve babamın ölümüne yol açmıştı. Yolda nereye gittiğimi bilmeden yürürken birkaç kez yere düştüm. Sonunda sessiz bir park gördüm. Kırık salıncakları ve çatlak kaydırakları vardı. Kendimi banka attım. Yanıma küçük bir kız geldi.
-"Neden ağlıyorsun abla?" çok güzel bir kızdı. Onun da abim gibi turuncu saçları vardı. Hafifçe gülümsedim. Saçlarını okşadım. Gözlerimi kapayıp açtığımda kimsenin olmadığını farkettim. Banktan kalktım. Yol boyu küçük kızı düşündüm çünkü kendimi oyalamaya çalışıyordum. Geri eve girdiğimde herkes bıraktığım yerdeydi. Abimin elini tutup bahçeye çekiştirdim. Çimlere oturduk.
-"Hatırlıyor musun abi? Burda hep beraber piknik yapardık." Gözümden yine bir damla yaş düştü. Büyümüş olabilirdim ama annem ve babamla oyun oynamayı hâla seviyordum ve onların bizden uzakta özlemle ölmesi beni daha kötü ediyordu. Abime sarıldım. O benim ailemden kalan tek parçaydı. Telefonu çaldığında ilk başta umursamadı. Sonra açıp kulağına götürdü. Hiç bir şey söylemeden telefonu kapattı.
-"Cenazeyi Türkiyeye yolluyorlarmış. Ve çisem annem hamileymiş. Eğer kaza olmasaydı bir kız kardeşimiz olacakmış." derin bir nefes aldım. Kanım çekilmişti,tüylerim diken diken olmuştu. Abimin gözlerinin içine baktım.
-"Düşünsene çisem. Senin gibi çıtı pıtı bir bebek. O da evin küçük kızıl kafası olacaktı. İki kız abisi olacaktım. Düşündükçe aklım almıyor. Annem ve babamı kaybettiğimiz yetmiyormuş gibi hiç kavuşamadığımız kız kardeşimizide kaybettik." hayatımda hep abla olmanın hayalini kurmuştum. Son bir ayda tek iyi olan şey okulun kapanması ve abimin istediği üniversiteyi kazanmasıydı. Benim kanser olmam ve bu haber ise tüm hayallerin çöküşüydü. İzgi ve Mert bizi yalnız bırakmak istemiş olacaklarki salona geçtiğimizde yoklardı. Tek kelime etmedim. Koltuğa oturup bu olaylar olmadığını ve 1 yıl sonrasını hayal ettim.
"Sabah gözlerimi küçük kızılın sesiyle açmıştım. Henüz 3 aylıktı. Yataktan kalkıp üstümü değiştirdim ve abimin odasına girdim. Yanağını öpüp uyandırdım. Sonra aşağı inip küçük kızılı sevmeye başladım. Annem ve babamıda öpüp kahvaltıya oturdum. Kahvaltıdan sonra 5'imiz pikniğe gittik." Ne güzel olurdu. Hayali beni gülümsetmeye yetmişti. Hayaller ve hayatlar durumu yaşarken abimin uyumuş olduğunu farkettim. Tüm gece uyanıktı. Ben ara sıra uyumuştum. Yukarı kata çıktım. Odama girecekken annemlerin odasına girdim. Annemin parfümünü kokladım. Sonra babamın. Dolabın kapağını açıp annemin tişörtünü üstüme geçirdim. Yatağa oturdum. Masanın üstündeki defter dikkatimi çekti. Bir günlük olmalıydı. Defteri açıp son sayfaya baktım.
"Bir kızımız daha olucağını duyduğumda çok sevinmiştim. Çisem ve Çağrının buna çok mutlu olacağına eminim. Ama onlara söylemeden önce yurt dışına çocuklardan gizli bir ev almaya gidiyoruz. Çağrının master için ve çisemin üniversite hayali için orada bir ev tutacaktık. Kızımın ismini bile düşündüm. En çok Çağla olmasını isterdim. Çisem,Çağrı ve Çağla... Onları ömrümün yettiği kadar seveceğim." bu annemin günlüğü olmalıydı. Daha fazla dayanamayıp odama girdim. Aklıma parktaki kız geldi. Abime çok benziyordu. Belkide kız kardeşimdir diye düşünmeden edemedim. Saçmaydı belki ama onun gerçek olmadığını biliyordum sadece bana destek olmak için geldiğini düşünmek istiyordum. Bu aralar zaten hayal dünyasında yaşıyordum. Belki de en güzeli buydu. Kendi yarattığın dünyanda seni üzmeyen insanlarla olmak gerçek hayattan daha güzel olabilirdi. Ağlamayı kesip güçlü olacağıma söz verdim. Birimizin güçlü olması gerekti. Abime ve bizimkilere sımsıkı sarılacağım bundan sonra. Tabi eğer başka bir darbe daha almazsam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UZAYDA KAYBOLAN ÇİĞ TANESİ
Teen FictionBütün felaketler üst üste yığılabilir mi? Çisem en sevdiği hobiyi yaparken yani koşarken hayatının gerçeğini öğrendi. Bir felaketi atlatamadan diğer felaketi yüklenmek zorunda kaldı. Size de olmuyor mu? Sanki tüm kötü olaylar o ayı,günü,yılı beklemi...