Savaş
Büyük ve kötü gün gelmişti. Bugün Ülküyü istemeye gidecektik. Akşama kadar vaktim vardı.
Hazırlanmadım bekledim. Kapı çaldı belki Nazlıdır beni kurtarmaya çalışır burdan diye bi heyecanla kapıya koştum.
Açtığımda karşımda belanın teki olan kardeşim vardı Barış!
-Neden geldin?
B:Abimin evine gelemicek miyim?
-Gelemiceksin!
B:Kız istemeye geldik abicim sakin.
-Kes sesini öldürücem bak.
B:Hemende çocuk yapmışın abi.
-Gir lan içeri. Bence kaç yoksa öldürücem.
Hemen içeri annemlerin yanına kaçtı. Kapıyı tam kapatacakken birisi tuttu. Yeniden kapıyı açtım. Nazlı gelmiş.
N:Savaş gel benle.
Elimden tutup çekiyodu. O sırada Barış geldi.
B:Yenge bu mu? Maşallah!
-Terbiyesizce konuşma o benim şeyim.
B:Neyin?
N:Arkadaşıyım. Sen neyin nesisin?
B:Kardeşiyim. Ama aramızda pek yaş farkı yok yani.
Barışın kulağına doğru gittim.
-Resmen yürüdün kıza zibidi.
B:Abimi niye çekiştiriyosun. Evli sayılır o.
N:Bak sustum ama konuşucam artık. Birincisi benim naptığım seni ilgilendirmez. İkincisi Savaş evli değil evlenmicek. Evlenir tabi de o kızla değil.
B:Neden? Napıcaksın?
N:Sa-na-ne!
B:Tamam anladım be! Arıza kız.
-Barış defol git içeri!
B:Sizin aranızda bişey yok dimi?
N:Ya sanane. Hem neden sordun?
B:Arıza arızayı bulmuş da ondan.
-Lan şimdi yaktım seni!
Peşinden koşmak için hazırlanırken Nazlı beni çekiştirdi. Bi arabaya bindik ve dağdaki bi eve geldik.
-Neden geldik?
N:Konuşucaz. Konuşmamız lazım. İçimi rahatlatmam lazım.
Elimden tuttu. Rüzgara karşı eve doğru giderken kısa elbisesi daha da üstüne yapıştı.
İçeri girdik. Bi koltuğa oturmamı söyledi. Sonra kahvelerle yanıma geldi.