Emre
Bindik otobüse. Bilin bakalım kimin yanına denk geldim. Tuğçenin. Hoş kız falanda. Deli biraz deli.
-Ben cam kenarına geçsem.
Tuğçe:Hayır!! Cam kenarında olmazsam kusarım ben.
-Iyy. Tamam ben burda dururum.
Sonra Selin ve Aliye baktım. Şunlara bak yaa. Aşk pıtırcıkları gibi. Ne gülüyo bunlar birbirlerine bakarak.
Selin:Ali ben sizi barıştırabilirim.
Ali:Nasıl?
Selin:5 gün sonra o çocuğun gittiği günmüş.
Ali:Eeee yani?
Selin:Yani tam o gün o çocuğu bulup Nazlıya getiriceksiniz.
Ali:Ya bulamazsak.
Selin:Öyle bi şık yok.
Ali:Peki hocam.
Selin:Aptal şeyy.. Izninle başımı omzuna koyabilir miyim?
Ali:Tabiki.
Ohh!! Bunlarıda kaybettik. Son umut Savaş ve Nazlı. Onlar olmasın bari.
Nazlı:Cam kenarına ben geçsem.
Savaş:Buyur geç.
Nazlı:Telefonun çalıyo.
Savaş:Önemli biri değil. Boşver.
Nazlı:İyi peki.
Sonra Nazlı uyudu. Başını cama koyarak. Otobüs ani fren yaptı. Savaş da Nazlı düşmesin diye tuttu. Nazlının kafası da Savaşın omzuna düştü. Bunlarda aşk yok. Zaten tanıdığım kadarıyla Nazlı aşka pek meraklı değil. Acaba bende Tuğçeye mi yürüsem. Yok lan yavaş.
Sonra omzumda bi yük hissettim. Meğer Tuğçeymiş. Melek gibi masumca uyuyakalmış. Ama o kadar masum ki uyurken Size anlatamam.
Tamam kendime geldim.
Geldikk zaten. Nazlı kendini Savaşın omzunda bulunca hemen kalktı. Ali ve Seline hiç girmiyim onlar hala mıç mıç. Tuğçe:Çok pardon omzuna düşmüşüm.
-Hiç önemli değil.
Bana bakarak güldü.
Müdür:Çocuklar yüricez gidiceğimiz tepeye kadar. Inşallah çantalarınız hafiftir. Hadi bakalım.
Herkese otobüsten inip çantalarını aldı ve Yürümeye başladık.