Yemek masasına geçip oturduklarında bu defa yemeğini büyük bir afiyetle yemiş prenses.Sessizce her ikisi de yiyip içmeye devam etmişler.Laura bir yandan yemeğini yerken bir taraftan meraklı gözlerle etrafta olup biteni inceliyor ve hiç bir ayrıntıyı kaçırmak istemiyormuş.Prens ise yemek esnasında güzel ve oldukça gizemli konuğuyla çok fazla konuşmayarak onun rahat etmesini sağlıyormuş.Yine de her şeye rağmen arada bir kızın olağanüstü güzellikteki gözlerine kaçamak bakışlar atmayı ihmal de etmiyormuş.
''Basit ve sıradan olman mümkün değil.'' demiş hiç beklemediği bir anda.Laura bu ani soru niteliğinde açıklama karşısında çok şaşırmış.
''Basit ve sıradan olmaktan dahi kötü bir durumdayım.'' demiş bu sözler üzerine.Prensin doğrudan yüzüne bakmıyor,önündeki yemekle ilgileniyor,konunun uzamadan değişmesini istiyormuş.
''Söyleyin bakalım aslında nerenin prensesisiniz güzel Leydim?''
''Ben prenses falan değilim prensim.Size bunu daha önce de söylediğimi hatırlıyorum zaten.''
Prens kızın yüzüne baktığında saflıktan,dürüstlükten ve iyilikten başka bir şey okumuyormuş ve kızın yalan söylemediğini anlamış.
''Senin gibi özel biri kesinlikle prenses olmak için yaratılmış.'' düşünceli tavrı sözlerine eşlik ediyormuş.Sonra aniden onu tanrı gibi gösteren o kocaman gülümsemesi yayılmış yüzüne.
''Prenses olmak için doğmuşsunuz ve artık buradasınız güzel Leydim.''
Onlarla aynı sofrada yemeğini yiyen, prensin çok sevdiği sağ kolu Thomas;
''Buna inanın Leydim.Aşkın kendisi konuşuyor.'' demiş yalnızca onun duyabileceği bir fısıltıyla kızın kulağına.Laura'nın hemen yanında onlara eşlik ediyormuş.
''Affınıza sığınarak izniniz olmadan size özel hazırlattığım elbiseler odanıza bırakıldı prenses.Eğer kabul ederseniz ve üzerinizde görme lüksünü bana yaşatırsanız bundan büyük onur duyarım.''
Bir prenses olmadan da yine de ona ''prenses'' diye hitap etmesi Laura'yı çok mutlu etmiş.O her her olursa olsun, sıradan bir kız da olsa hatta bir deli bile olacak olsa prensin bu nezaketinin kaybolmayacağına eminmiş artık.
''Bu ince davranışınız karşısında ne diyeceğimi bilemiyorum.''
''Yalnızca üzerinizde görmek beni çok mesut etmeye yetecektir.''
''Hay hay prensim.Siz nasıl isterseniz.'' demiş ve sonra söyleyip söylememek konusunda kararsız olduğu belli bir ses tonuyla eklemiş;
''Acaba prensim odamdaki boy aynasını kaldırtabilmeniz mümkün olur mu?''
Prens önce şaşırmış fakat neden böyle bir şey istediğine dair en ufak bir fikri olmasa da kızın üzerine gitmemek konusunda kararlıymış.
''Elbette mümkün prensesim, siz nasıl isterseniz.'' ve içten bir gülümsemeyle devam etmiş prens;
''Bana bu dansı lütfedermisiniz?''
''Memnuniyetle''
Laura ona uzanan nazik eli tutarak kendisini bütün gözlerin onlarda olduğu büyük kalabalığın önüne çıkarmasına izin vermiş.İzleyenlerin erkekse hayranlık eğer bir kadınsa imrenme ve kıskançlık duygularıyla karışık bakışlarını üzerlerinde hissediyormuş.
Dans etmeye başladıklarında prens, titrediğini hissedince ona güven vermek üzere kızın gözlerinin içine bakmış.Ardından sabah güneşini andıran o sıcacık gülümsemesiyle ona göz kırpmış.Kız üzerinde ılık nefesini hissedebiliyormuş adamın.O an dünya yansa umrunda olmayacağına eminmiş adam.
Oysa etraftaki kızların hepsi de hoş ve bakımlıymış.Laura işte bu yüzden civarlarında bu kadar etkileyici kadın varken neden hala onunla ilgilendiğine bir türlü anlam veremiyormuş.Ancak farkında olmadığı şey hiçbirinin ne Laura kadar güzel ne de onun o etrafa saçtığı ışıltıyı gölgeleyebilecek kadar parıltı olmadığıymış.Üzerlerindeki pahalı taşların,işçiliği bir hayli fazla detaylara sahip elbiselerinin içinde olmalarının hiçbir önemi yokmuş.Prens onu seçmiş.Onu beğeniyor,onu istiyormuş.Yine de kötü hissetmiş Laura çünkü üzerinde nineciğinin evinden koşarak ayrıldığında bulunan eski püskü bir elbisesi varmış.O öyle pahallı elbiselere alışık olmadığı için prensin ona hazırlattığı elbiseyi sürekli üzerinde taşımak utandırırmış onu.
Gecenin geri kalanında onun için verilen bu özel ziyafette önce şiirler okunmuş.Ardından soytarılar onu eğlendirmek için türlü türlü gösterilere başvurmuşlar ve fazlasıyla da başarılı olmuşlar.Sevinci gözlerinden okunan,yüzündeki ışık solmamış o küçük mutlu kız çocuğu sanki geri gelmiş.Müzisyenler çalıp söylüyor ortamı neşelendiriyormuş.Akşam sonlandığında ise prens prensese odasına kadar eşlik etmiş,elini öpmüş ve sonra iyi geceler dileyerek onu içinde çeşit çeşit özenle yerleştirilmiş birbirinden güzel elbiseler,takılar ve ipek gecelikler bulunan odasıyla baş başa bırakmış.
Laura gözlerine inanamıyormuş.Daha önce hayatında hiç rastlamadığı eşsiz güzellikteki kıyafetlere hayranlıkla bakmış.Sonra birden boy aynasının yerinde olup olmadığını merak etmiş.Bütün dikkatini daha önce boy aynasının bulunduğu tarafa yöneltmiş ve aynanın orada olmadığı görmüş.Huzur içinde yatağına girmiş ve uzun zaman sonra ilk kez kabusları uykusunu ele geçirmeden rahat deliksiz bir şekilde sabaha kadar uyumuş.
Sabahın ilk ışıklarıyla prensin yanında kahvaltı etmek üzere davet edilmiş prenses.
Prens prensesi gördüğü andan itibaren gözleri parlamış.
''Günaydın Leydim.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYNADAN KORKAN KIZ (Büyüklere Masallar 1)
FantasyBir varmış, bir yokmuş.Evvel zaman içinde, dünyalar tatlısı, güzel mi güzel bir kız çocuğu dünyaya gelmiştir günlerden bir gün.Bu minik bebeğin adı Laura' dır.Fakat aynı zamanda çok da talihsiz bir bebektir.Laura bebeği evlatlık alan kadın kötü kalp...