Prens şaşkınlıkla gözlerini açmış ve ardından gülümsemiş.
"Hay hay prensesim.Kalırım hem de memnuniyetle." demiş. "Siz ne kadar isterseniz."
"Ben uyuyana kadar kalsan kafi.Seni meşgül etmek istemiyorum."
"Benim tüm meşgüliyetim sensin.Senin yanındayken mutluyum ben.Sen iste sabaha kadar yanında kalırım."
Laura'nın uzandığı yatağın hemen yanı başındaki koltuğa oturmuş prens.Kızı rahatsız etmeyi hiç istemiyormuş.Bu yüzden sessiz kalmayı tercih ederek odadaki diğer ayrıntılarla ilgileniyor görünmeye gayret göstermiş.Yine de arada bir gözleri kıza kayıyor,onun o muhteşem yüzünü seyretmekten kendisini alıkoyamıyormuş.İyiden iyiye sakinleşen Laura'nın ise uyumaya hevesi hiç ama hiç yokmuş.Hele bir de biricik prensi yanı başında oturuyorken uyumak onun için cazip bir heves gibi durmuyormuş.Bir süre her ikisi de sessiz kalmışlar.Odadaki sessizliği bozan tek şey şatonun hemen ardındaki denizin kumsaldaki taşlara vurarak çıkardığı o huzur verici ve dingin dalga sesleriymiş.Bir süre boş bakışlarla uzun uzun tavanı seyreden Laura sonunda dayanamayıp başını prensten yana çevirmiş.Prens kızın kendisine baktığını gördüğünde muzip bir şekilde göz kırpmış;
"Sen hala uyumadın mı bakalım.Yanında daha fazla kalabilmem için bana torpil geçiyorsun değil mi?"
Hemen ardından onu tanrı gibi gösteren o muhteşem seksi gülümsemesi bir kez daha yayılmış yüzüne.
Laura bu adamın gerçek olamayacak kadar yakışıklı olduğunu düşünmüş ve belki de bir rüyadayım ve o da rüyamın en halikulade baş kahramanı diye geçirmiş içinden.
"Rüyada mıyım?"
"Anlamadım prenses."
İç sesinin dışa bir yansıması olan bu ses kendi sesi olabilir miymiş? Çünkü o an ona oldukça yabancıymış.İçinden düşündüklerini dışından söylediğini farkettiğinde utançtan daha çok içinde bulunduğu rüyanın aslında gerçek oluşuyla ilgilenmiş.
"Çocuk gibi davrandığımın farkındayım." demiş utangaç bir edayla. "Küçük bir kız çocuğu gibi davranıyorum."
"Bunu da nereden çıkardın prenses."
"Çünkü baksana seni yanımda istiyorum.Kabus görüp de anne babalarının yanına sığınan çocuklar gibiyim."
"Durumumdan hoşnut olmayan bir halim var mı sence? Ömrümün en güzel dakikalarından birini geçiriyorum."
Laura gülmüş ve ardından tüm utangaçlığını bir kenara iterek sırıtmış;
"Buna sevindim çünkü eğer böyleyse seni her defasında uyuyana dek yanımda istemek durumunda kalacağım."
"Bu, bu güne kadar duyduğum en güzel vaaddi."
"Şaka yaptığımı falan düşünüyorsun değil mi?"
"Gerçek olması için her şeyimi feda etmeye hazırım."
Laura her nasılsa ona yıllardır onu tanıyormuş hissiyatı uyandıran bu adama ilk defa yüreğinin tüm derinliklerini açmak istemiş.Prens ile biraz daha konuşabilmek isteği her halinden belli oluyormuş.
"Anlatmak istiyorum" demiş bir kez daha.
Kız ile biraz daha sohbet edebilmek için her ne kadar can atıyor da olsa onun artık uyumasını ve dinlenebilmesini de istiyormuş prens.
"İnan bunun acelesi yok.Dinlendiğinde istediğin zaman anlatabilirsin.Sen istediğin sürece her zaman senin için burada olacağım."
Laura prensin onu kafadan kontak bir kaçık olarak görüp görmediğini merak ediyormuş.Dahası anlatması artık şartmış.Her ne kadar onu bir deli olarak görüyor olsa bile bunu kendisine belli etmeyecek derecede kibar bir adammış.Sevdiği adamın gözü önünde düştüğü bu durum onu çok üzüyormuş fakat elinde de hiç bir şey gelmiyormuş.Aynayı her gördüğünde karşı konulamaz bir korku içini kaplıyor ve benliğini kontrolü güç bir hale sokuyormuş.Aynı anda kulakları zonkluyor,panik dalga dalga bedenini ele geçiriyor, zihni ise olağanüstü bir kaostan sıyrılmaya çalışıyormuş.Bayılmamak için kendisiyle verdiği mücadele tonlarca yükü aynı anda taşımaya eş değermiş.
"Haydi prenses sen artık uyumaya çalış.Sana temin ederim ki sabaha kadar başında bekleyeceğim."
"İşte bu benim duyduğum en güzel vaaddi." demiş Laura tebbessüm ederek.
Bu arada Patricia bizimkilerin yanlarından çok da uzaklaşmış sayılmazmış meğer.Kapının hemen arkasında kulaklarını kapıya bir güzel yapıştırmış, olan biteni duyabilmek için adeta insan üstü bir çaba sarfetmekle meşgülmüş.
"Lanet olasıca kapı.Bu kadar kalın olmak zorunda mı? Hiç bir şey duyulmuyor.Sesleri de mıy mıy zaten.Duyabilsem şaşardım."
İşte bu şekilde Patricia'nın kendi kendine söylendiği bir esnada yan odadan Thomas çıkıvermiş.Laura'nın herhangi bir acil ihtiyacı olursa diye ona hemen ulasabilmek için bitişikteki yan odadan kalıyormuş.
"Patricia bu yaptığın hiç doğru değil.Utanmalısın."
Patricia irkilmiş ve ani bir manevrayla arkasına dönmesi bir olmuş.
"Hey bunu bana söyleyen sen misin? Bu komik.Gerçekten komik."
"Komik olan nedir küçük hanım? Prens ile prensesin odasını dikizlememen konusunda seni uyarıyor olmam mı?"
"Seninle şu dakikadan itibaren muhattap olmayacağım pejmürde kılıklı sefil adam."
"Sözlerine dikkat et Patricia.Kırıcı oluyorsun."
"Görende seni fevkalade beyefendi, kibar ve hatta asilzade bir adam falan zannedecek."
"Hoşgeldin demek üzere yanına geliyordum.Karşılaştığım şu manzaraya bir bak." demiş Thomas ve devam etmiş.
"Tamam aslında şimdi anlıyorum senin karın ağrının sebebini.Haklısın da aslında.Saraya geri döndüğün ilk gün seni karşılayamadığım için mi bu afra tavran?
"Sen ne saçmalıyorsun be adam? Seni kaale alıp takan kim?"
Patricia böyle söylüyormuş fakat Thomas ile ne denli konuşmak istediğini de yüz mimikleri açıkça ele veriyormuş.
"Ben gerçekten çok meşguldüm küçük hanım.Yapılacak bir dolu işim vardı fakat hep aklımdaydınız tamam mı?"
"Aklında mıydım? Bir dakika bir dakika.Pardon ne sıfatla!"
"Seni prense şikayet edeceğini defalarca dillendirmesine ragmen en büyük sırdaşın, seni durmadan sinirlendiren ama bunun yanında seni çok seven, seni en fazla sinirlendirebilmeyi başaran insan olabilmesine rağmen bu sarayda seni en çok önemseyen pejmürde kılıklı sefil bir adam sıfatıyla." demiş Thomas.
Patricia'nın gözleri dolmuş.
Sinirden mi yoksa sevinçten mi olduğunu anlayamamış Thomas fakat hemen arkasından kızın ses tonunu bir hayli yükselterek başladığı konuşması sinirinden olduğu kanaatine varmasını sağlamasını geciktirmemiş."Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Sabrımı mı sınıyorsun benim? Bir öylesin bir böyle.Ya siyah ol ya beyaz."
"Ses tonuna hakim ol." demiş Thomas "Bulunduğumuz konumu unutuyorsun."
"Prensin kıza vermemi söylediğin hediyesi yüzünden kız küçük çaplı bir kriz geçirdi ve buna sebebiyet veren bir kez daha hangi masum? Ben."
"Prensin kıza vermeni söylediğim hediyesi yüzünden mi? Üzgünüm ama Patricia neden söz ettiğini gerçekten anlamıyorum."
"Senin yüzünden belki de bir kez daha bu saraydan gönderilecek o masum ve zerafet sahibi kısacası bu sarayı en çok hak eden insan bir kez daha ben olacağım.Bir de eğlenecekmişiz. " Pehh.Ne eğlence ama"
Thomas'ın yüzünü hakim olmaya çalıştığı yine de zorlandığı açık seçik belirgin olan bir gülücük kaplamış.
"Ya küçük hanım bir sus.Allahını seversen sus.Sus da bir soluklan.Neden bahsettiğini anlayabilsem bari."
"Sen de hala bana sakin olmamı mı ögütlüyorsun değil mi? Sakin olacakmışım."
"Anlaşıldı" demiş Thomas sırıtarak. "Yürü.Gidiyoruz."
Artık iyiden iyiye eğleniyormuş.Ne kadar şikayet ediyor görünse de kızın bu halleri onun her zaman çok ama çok hoşuna gitmişmiş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYNADAN KORKAN KIZ (Büyüklere Masallar 1)
FantasyBir varmış, bir yokmuş.Evvel zaman içinde, dünyalar tatlısı, güzel mi güzel bir kız çocuğu dünyaya gelmiştir günlerden bir gün.Bu minik bebeğin adı Laura' dır.Fakat aynı zamanda çok da talihsiz bir bebektir.Laura bebeği evlatlık alan kadın kötü kalp...