Herkese merhaba :) öncelikle bölümün geç gelme sebebi ; sınav haftamın aniden kapıya dayanmasıydı. Yeni bölümün kesin bir gelme tarihi yok. Ne zaman yazabilirsem o zaman paylaşabiliyorum. Neyse hepinize iyi okumalar. Bu arada Ramazan kapıyı çaldı. Herkese hayırlı ve güzel ramazanlar diliyorum. Bu bölüm ramazan ayı hediyem olsun :) iftara az kaldı dayanın :) iyi okumalar, şimdiden herkese iyi iftarlar :) Bu arada @SafiyeKy ' nin yazdığı şiir kitabında, kitabımız için bir şiir yazmış. Bakmanızı öneririm :)
------------------------------------------------------------------
'Çığlık... Türkiyedeymiş.'
Ezranın kolları arasında, zihnimde yankılanan bu sözlerin ağırlığı ile kalakalmıştım. Kulağımın altında düzenli bir ritimle atan kalbi, şu an duymak istediğim tek sesti. Eli saçıma dalıp rahatlatmak istercesine okşadı. Tüm vücudum gevşerken gözlerine baktım.
O gözler tutunabildiğim tek güven dalımdı. Nefes seslerimiz birbiri ile harmanlanıp karanlık geceye dağılırken iki eli yanaklarımı avuçladı.
"Benim şimdi gitmem lazım. Sende eşyalarını topla korumalar seni evimize bıraksınlar." Söyledikleri ile kaşlarımı çatmadan edemedim.
"Ezra o dediğin olmaz. Babam buna göz yumacak değil bu saatten sonra. Doğru olan ailemle burada kalmam..." Dudakları itiraz etmek için aralandığında hızlıca bir öpücük bırakıp geri çekildim. O da bu yaptığımla bir an sekteye uğradı.
"Lütfen. Babam sana, bize bir şans vermişken lütfen bu şansı iyi kullanalım." Sıkıntı ile derin bir nefes alıp bıraktı. Elleri yanaklarımdan inip, yüzünü sıvazladı. Kendi içinde, düşünceleri ile çeliştiğini görebiliyordum. Ama eğer Ezra şuan beni yanına alırsa, babamın gözünde eksi durumuna düşecekti. Daha önceden de onunla kalıyordum ama o mecburiyettendi. Şimdi herşey normal, iki çiftin hayatı gibi ilerliyordu.
Her ne kadar bazı aksilikler olsada...
Sonunda ikna olmuş gözlerle bana baktı, ama o gözlerde tereddüt eden parıltılar hala varlığını sürdürüyordu.
"Tamam. Nasıl istiyorsan öyle olsun ama adamlarımı evin çevresine bırakacağım. Her saniye nöbette olacaklar, sende benim haberim olmadan evden dışarı çıkma.." Bu ikazına itiraz edecek değildim. Sonuçta peşimizde psikopat, adı sanı belli olmayan, lakabı 'Çığlık' olan biri vardı. Altını çizmeden geçemeyeceğim, kendileri Türkiyedeydi...
Kafamı uysal bir şekilde onaylarca salladım. Ardından anlıma yeni bir öpücük daha kondurup, eli elimi kavradı. İstikametimiz salon olduğunda bizi gören herkes susup, bize dönmüştü.
"İzninizi istesem olur mu ? Önemli bir işim çıktı." Ezranın bu kibar halleri alışık bir durum olmadığı için şaşkınlığımı gizleyememiştim.
Hadi ama ! Ezra Erdemden bahsediyoruz. Hani şu öküz olandan !
Annem ve babam bu 'önemli' işin ne olduğunu eminim ki merak ediyorlardı, ama bakışlarımla anlatmaya çalıştığım 'lütfen bir şey sormayın' ifademi anlayıp sessiz kalmışlardı.
"O zaman bizde izninizi isteyelim..." Hayri bey ve ardından Meltem hanımda ayaklandıklarında babamlar nezaketen kapıya kadar eşlik etmişlerdi. Annem ve Meltem hanımında eskisine nazaran daha iyi anlaştıklarını fark ettiğimde gülümsedim.
Belkide ilk defa bir şeyler güzel ilerliyordu.
"Bir gün de bize bekleriz dünür. Bahçede mangal yapıp, tavla oynarız. Bakalım övündüğün kadar iyi misin ?" Hayri beyin esprili bir şekilde söyledikleri babamı güldürüp, göğsünün kabarmasına neden olmuştu. Söz konusu tavla olunca, babamın üstüne yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şebefruz
General FictionEzra Erdem, karanlığın adamı değildi. O tam olarak karanlığın kendisiydi. Bizim hikayemiz toz pembe değil, grinin en sisli haliyle başlamıştı. Babamın borcuna karşılık, Türkiyenin gelmiş geçmiş en acımasız mafyasına verilmekti kaderim. Çok ilkel...