Herkese merhaba :) yeni bölüm geç geldiği biliyorum. Fakat beynim dondu gibi düşündüklerimi dökemiyorum yazıya. Birde yazdığım koca bir bölüm silindi ve tekrar yazmaya başladım. Ama şükür ki bitti.
İyi okumalar ❤️
Multimedya ; Karakterlerimiz
Bölüm şarkısı ; Ezgi Enes / Sana bir şey olmasın...
--------------------------------------------------
Ezra gözlerini kısarak karşısındaki adama bakarken, dudaklarından tek bir isim döküldü..."Kenan !"
Karşımdaki adam kahkahalarla gülmeye devam ederken, diğer kar maskeli adam da maskesini çıkardı. Diğeri gibi o da gülme krizine girdiğinde, topuklu ayakkabısını tıkırdatarak Su, kucağında bir kız çocuğu ile içeri girdi.
"Ah, hiç büyümeyeceksiniz değil mi ?" Su söylenirken ben şaşkınlıkla karşımdaki manzaraya bakıyordum. Neler döndüğünü anlamaya çalışırken Ezra hızla öne atılıp Kenan denen adamın suratına yumruğunu geçirmişti. Aynı şekilde diğeride bu yumruktan nasibini alırken ben ellerimi ağzıma kapatmış onları izliyordum.
Olası bir kavga çıkmasını beklerken Kenan ve diğer adam gülerek doğruldu. Neydi bu adamlar, deli falan mı ? İnsan yumruk yedikten sonra nasıl gülebilirdi ? Derken Ezra ile sarılmaları ile belkide en büyük şokumu yaşamıştım. Ezrada sanki biraz önce onlara küfür edip, yumruk atan kendisi değilmiş gibi gülerek karşılık vermişti.
Diğerlerine baktığımda ailem hariç herkes, herşeyi anlamış gibi gayet normal gülerek karşılarındaki manzarayı izliyorlardı. Kaşlarımı çatarak Ezraya ve sarıldığı adamlara baktığımda aklına yeni gelmişim gibi geri çekilip yanıma geldi. Ellerimi tutup ufak bir öpücük kondurdu.
"Hira, bu iki gereksiz sana anlattığım Sedat ve Kenan. Hani üniversiteden arkadaşlarım demiştim." Çatılı kaşlarım gevşerken gülümsedim. Demek Kenan ve Sedat bu ikisiydi. Kenan saçlarını havalı bir şekilde arkaya atıp, çapkın bir gülüşle elini uzattı.
"Merhaba yenge, ben Kenan. Bu kadar güzel olduğunu bilseydim, daha önce gelirdim." Ben kıkırdarken, Ezra Kenanın ensesine tokadı yapıştırmıştı.
"Bu şekilde tanışmasaydık daha memnun olabilirdim." Haylaz bir şekilde gülüp, Meltem hanıma döndü. "Sultanım !" Kenan, Meltem hanıma doğru Yeşil Çam filmlerindeki oyuncular misali koşarken Su kucağında minicik bir kız çocuğu ve yanında ki adamla yanımıza geldi.
"Sizi yeniden bir arada görmek ne güzel." Yüzünde samimi bir gülümsemeyle, kucağındaki çocuğun izin verdiği kadar sarılan Su'ya, bende olabildiğince samimi bir şekilde sarılarak karşılık verdim. Ah, bu kadını zamanın ne kadar yanlış anlamıştım.
"Merhaba, ben Sedat." Hafif bir tebessümle Sedatın da uzattığı eli sıkarak "Memnun oldum" dedim. Tanışma faslı ve hasret giderme faslı bitmiş, masada ki yerlerimizi almıştık. Ezra, Oktay, Seda ve Kenan mangal ile ilgilenirken, ben Su'yun kızı Maviye -Evet, kızının adı Mavi- yemek yedirişini izliyordum. Karşımdaki enfes tabloya bakarken düşünmeden edemedim. Acaba ileride bende böyle bir tabloda yer alabilecek miydim ? Kucağımda, Ezradan olan bir çocuk... Kalbimin bir anda sevgi ve huzur ile dolmasına engel olamamıştım. Düşüncesi bile mükemmelken gerçekleşmesi nasıl hissettirirdi bilmiyorum. Ama bilmek istiyordum, her şey uğruna bu hissi, anneliği tatmak istiyordum. Sevdiğim adamın, Ezranın çocuğunu taşıma fikri, ona annelik yapma fikri bir anda tüm damarlarımdaki kana karıştı. Dudaklarımda gülümseme ile dalıp gittiğim hayallerden Ezranın sesi ile çıkabildim.
"Sevgilim... Nere dalıp gittin öyle ?" Yanıma oturan Ezra ellerimi tutup, üzerini öpüp dudaklarını gezdirdi. Birli sakalları elimin üzerini gıdıklarken kıkırdadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şebefruz
General FictionEzra Erdem, karanlığın adamı değildi. O tam olarak karanlığın kendisiydi. Bizim hikayemiz toz pembe değil, grinin en sisli haliyle başlamıştı. Babamın borcuna karşılık, Türkiyenin gelmiş geçmiş en acımasız mafyasına verilmekti kaderim. Çok ilkel...