Bölüm şarkıları :
1. Yıldız Tilbe - vazgeçtim
2. Aşıl - Bir gülüşün var (son zamanlarda kafayı çok taktım.)
İyi okumalar
***
"Ve umut... Kalbi kırıklar denizinin sönmeyen meşalesiydi."
Rüzgar uğuldayarak saçlarımı dağıtırken denizden gelen dalgalar çıplak ayaklarıma çarpıyor kendini geri çekiyordu. Altın sarısı kumların üzerinde duruyordum. Buraya ne zaman geldim, neden geldim bilmiyordum. Usul adımlarla deniz kenarında ilerlerken üzerimdeki elbiseyi yeni fark ediyordum. Uzun, beyaz yazlık bir elbiseydi. Dalgaların çarpması nedeniyle etek uçları ıslanmıştı.
Zihnimin etek uçları ise yanmış kül olmuştu. Boş bir teneke gibiydim. Öncesi yoktu. Zihnimin bir yerlerinde eksik bir şeyler kafamı tırmalayıp duruyordu. Fakat o şey üzerinde duracak halim yoktu.
Az daha ilerlediğimde duyduğum ağlama sesi ile durdum. Gözlerim hızla etrafı tararken ileride kumların üzerinde oturmuş küçük bir kız çocuğu gördüm. Hızla yanına ilerlediğimde bakışlarını bana çevirdi. Bir adım kala durup dizlerimin üzerine çöktüm.
"Neden ağlıyorsun güzelim ?" Küçücük elleri ile göz yaşlarını silip omuzlarını silkti.
"Annemle babamı kaybettim. Babamla dondurma almaya çıkmıştık ama ben onu kaybettim." Ağlamaktan boğuklaşan sesi ile o kadar savunmasız, o kadar masum duruyordu ki bağrıma basasım gelmişti. Bu tanımadığım bir çocuk için oldukça enteresan bir histi.
"Peki. Aileni bulmana yardım etmemi ister misin. Mesela dondurmacının oraya gidebiliriz."
Bakışları ile bir süre beni inceledi. Kafasını bana güvenip güvenemeyeceğini tartıyor olmalıydı. O an gözlerindeki pırıltıdan bile ne kadar zeki bir çocuk olduğunu anladım. Sonunda bana güvenebileceğini anlamış olmalı ki ayağa kalkıp minik elini bana uzattı. Gülümseyerek elini tutup yürümeye başladık.
"Ee küçük hanım adın ne bakalım ?"
"Güneş." Dedi adımlarını benimle aynı anda atmaya çalışırken. Bunu kendince küçük bir oyun haline getirmişti sanırım.
"İsmin gibisin. Etrafa ışık saçıyorsun güzelliğinle." Gerçekten de öyleydi. Çok güzel bir kızdı.
"Teşekkür ederim. Babama kalırsa güzelliğimi annemden, zekamı babamdan almışım. Tabi anneme kalırsa bunu kesinlikle kabul etmiyor."
İkimizde aynı anda kıkırdayarak yürümeye devam ettik. Az sonra arkamızdan gelen sesle durduk.
"Güneş !" İkimizde aynı anda arkamızı döndüğümüzde beynimde şimşekler çakmıştı. Zihnim tepetaklak olmuş, raflarındaki tüm anılar teker teker yere düşmüş tozlu sayfaları hızlıca açılıyordu. Zihnimi kemiren kurtlar o eksik parçayı bulmuş gibi kıvranıyordu. Fakat bir sis tabakası o sayfaların üzerine çökmüş, bir şeylerin netleşmesine engel oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şebefruz
Fiksi UmumEzra Erdem, karanlığın adamı değildi. O tam olarak karanlığın kendisiydi. Bizim hikayemiz toz pembe değil, grinin en sisli haliyle başlamıştı. Babamın borcuna karşılık, Türkiyenin gelmiş geçmiş en acımasız mafyasına verilmekti kaderim. Çok ilkel...