Merhaba :) bölüm geldi. Kısa diyeceksiniz biliyorum ama elimden geldiği kadarını yazıp attım. Size karşı çok mahçubum fakat 11.sınıf olmak zormuş. Birde kitap okumayam kitap yazamaz derlerdi. Valla öyleymiş. Uzun süredir kitap okumuyorum ve bu bölümü bile yazmakta çok zorlandım. Ama umarım bir dahaki bölüme telafi edeceğim. İyi geceler ! Mafyopatlarım ❤️
----------------------------
Çok sık hasta olan bir insan değildim. Bu yüzden hastahaneye çok gitmezdim. Sevmezdim hastahaneleri. Koridorlarında çaresiz bekleyiş sunan insanları gördükçe onlar için üzülürdüm. Aynı zamanda hastahane kokusunun boğuculuğu nefesimi daraltır içimi sıkardı. Aşina olduğum koku burnuma dolduğunda kaşlarımı çatıp yüzümü buruşturdum."Uyanıyor !" Duyduğum sesin kime ait olduğunu kavrayamasam da gözlerimi zorlukla açtım. Karşılaştığım aydınlık ortam ile bir kaç kez gözlerimi kapatıp açtım. Görüş açıma ilk Su ve Rüya girmişti. Ellerimin arasında birinin elinin varlığını hissettiğimde bakışlarımı o yöne çevirdim. Miraydı...
Genzimi temizlemek için bir kaç kez öksürmeyi denediğimde kafamın arkasına bir ağrı saplanmıştı. İnleyerek elimi acıyan yere götürmek istediğimde, elime bağlanan serum buna izin vermedi. Sırtımdaki sızı da kendini ufaktan belli ederken, en son olan şeyleri hatırlamak için hafızamı zorladım.
Bir arabanın üzerime doğru gelmesi, yolun ortasında donup kalmam ve bir anda çekilip yer ile buluşmam. Faruk'un endişeli yüz ifadesi zihnimde belirince yerimde doğrulmaya çalıştım.
"Faruk ! Faruk nasıl ?" Su kalkmamam için omuzlarıma baskı uygularken, "O iyi. Bir şeyi yok. Ama sen yerinden kalkamazsın. Doktor dinlenmeni tembihledi." Dedi. O esnada içeri girenlere baktım.
Kenan ve Oktay beni gördüklerinde hafif bir tebessüm ederek, odada bulunan koltuklara oturdular.
"Geçmiş olsun yenge." İkisine de hafif tebessüm ederek, geçmiş olsun dileklerini kabul ettim. Daha sonra bakışlarım Sedata ve ardından Ezraya kaydı. Yanıma geldiğinde Rüya köşeye çekilmişti. Ezra anlıma bir öpücük kondurduğunda, gözlerinde tuhaf bir ifade vardı. Sebebini bilmiyordum ama hoşuma gitmemişti.
"Nasılsın ?" Yatakta bulduğu boş bir kısıma oturup, gözlerimin içine bakarak kısık bir ses ile mırıldanmıştı. Yüzüme düşen bir kaç saç tutamını kulağımın arkasına iliştirdi.
"Beni çok korkuttun." Şefkatli sesi ile söyledikleri ruhumu okşamıştı.
"İyiyim. Ne olduğunu anlayamadım, benim hatamdı yola aniden fırladım." Söylediklerimle Ezra ve Su birbirlerine bakmıştı. Bu bakış tuhafıma gitmiş ve kaşlarım yeniden çatılmıştı.
"Ne ? Neden öyle bakıyorsunuz birbirinize ?" meraklı sesim ile Ezraya bakarken, Ezra genzini temizledi. Fakat söze Su girdi.
"Kasıtlı... Yapılan bir olaydı Hira." Kaşlarım çatılıp, dudaklarım şaşkınlıkla aralanmıştı.
"N-nasıl kasıtlı yapılan bir şeydi ?"
"O araba seni gördüğünde frene basmak yerine, daha çok hızlandı. Yani... Sana düzenlenen bir suikasttı."
Su ve erkekler haricinde hepimiz şaşkınlıkla kalmıştık. Ezraya baktığımda elini yumruk yapmış gözlerini bir noktaya sabitlemişti.
"O mu yapmış ? Ezra ! Çığlık mı yapmış ?" Ezra kafasını sallarken sıkıntı ile derin bir nefes aldım. Bitmiyordu, başımızda lanet olası bir bela vardı ve bitmiyordu.
"Sen canını sıkma. Yaşıyor olduğuna şükredelim. Faruk olmasaydı..." Ezra Su'ya aniden dönmüştü. Bakışları sert ve gözleri sinirden parlamaya başlamıştı. Faruk'un hayatımı kurtarması hiç hoşuna gitmemişti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şebefruz
General FictionEzra Erdem, karanlığın adamı değildi. O tam olarak karanlığın kendisiydi. Bizim hikayemiz toz pembe değil, grinin en sisli haliyle başlamıştı. Babamın borcuna karşılık, Türkiyenin gelmiş geçmiş en acımasız mafyasına verilmekti kaderim. Çok ilkel...