17.Bölüm

142K 5.7K 513
                                    

Kandiliniz mübarek olsun :) bölüm kısa diye sitem etmeyin. Aşırı istek olduğu için acelece yazdım. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar :)

Ayrıca arkadaşlar yb ne zaman diye sormayın bilmiyorum. Bir de lütfen yorumlarınızı bir saygı çerçevesi içinde yazın.
-----------------------------

Yapabilirim, yapabilirim, yapamayabilirim, yapamam, yapamam... Ah!

Dakikalardır Ezranın odasının önünde bekliyordum. Hem utancımdan hem de mahcup olduğum için, bir türlü şu lanet kapıyı çalıp da giremiyordum içeri. Geri mi dönsem acaba ? Off.

Kendi kendimi gaza getirip, iki kez tıklattım kapıyı. Bir kaç saniyelik sessizlikten sonra dönüp gidecekken, Ezranın 'gir' komutunu duydum.

Derin bir nefes alıp yavaşça kapıyı açtım. Kafamı uzatıp içeri baktığımda, Ezra boy aynası karşısında gömleğinin düğmelerini ilikliyordu. Düşüncelerimle birlikte bedenimde yavaşça içeri süzülünce kapıyı kapattım ardımdan.

"Ş-şey... Ben özür dilemek istedim. Şey için... Çayı döktüğüm için." Ezra hem şaşkınlıkla hem de alayla bana bakmaya başladı. Gömleğinin düğmelerinin hepsi iliklenmemişti ve ben karın kaslarını çok rahat röntgen- Ne diyorum ben ?

Genzimi temizleyerek bakışlarımı yüzüne sabitledim.

"Kazaydı. Önemli değil." Ezra umursamazca omuz silkip, gömleğinin geri kalan düğmelerini ilikleyip, gömleğini pantolonunu içine yerleştirdi. Kravatını alıp boynuna geçirdi. Bana doğru adımlamaya başladığında, bir kaç adım geri attım kendimi. Önümde durup boynundaki kravatı bana uzattı.

"Bağla." Tek kaşım havada bakarken, aklıma nişan günümüz geldi. O günde bağlayamamıştı kravatını ve ben bağlamıştım.

Düşüncelerimi kovup kravatı elime aldım. Ardından boynuna geçirip bağlamaya başladım. Babam sayesinde biliyordum kravat bağlamasını. O da bağlayamazdı ve hep bana bağlatırdı. Tabi birde lisedeyken okulumuzun formasına ek olarak kravatı da vardı. Bağlaya bağlaya öğrenmiştim.

İşimi bitirip, yakalarını indirip son kez düzelttim kravatı.

"Bitti." Memnun bir şekilde gülümsedi. Hızlıca dudağıma bir öpücük bırakıp, tuvalet aynasının önüne doğru yürüdü.

O beni öpmüş müydü ?

"Kafana estiği gibi beni öpemezsin !" Sitem edişimi duymazdan gelip, açtığı çekmeceden pahalı ve şık bir kol saati çıkardı ve taktı. Ardından parfümlerinin olduğu kısıma geçti.

"Kime diyorum ben ! Bir daha asla beni öpme !"

"Benim olana istediğimi yaparım, karışamazsın." Şaşkınlıkla ona bakarken, sonunda karar verdiği parfümü eline aldı ve hafifçe üzerine sıktı.

Ağır ama çok hoş bir koku odaya yayıldı. Gözlerimi kapatmamak için zorlarken, asıl konuya dönmeye çalıştım.

"Dudaklar benim !"

"Sende benimsin !" Takımının ceketini üzerine geçirirken söylemişti bunu.

"Ben kimsenin değilim tamam mı ?" Aynada son kez kendine bakıp, bana döndü.

Bıkkınlıkla nefesini dışarı verdi "Hira, neden anlamamakta direniyorsun ki ? Sende çok iyi biliyorsun bana ait olduğunu." Dedi ve odadan çıkıp gitti.

Sinirle yerimde tepinip, bende odadan çıktım. Aşağı inecekken, Mira ve Oktayın alay konusu olmak istemediğimden yönümü değiştirdim ve odama girdim.

ŞebefruzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin