39.Bölüm

84.6K 2.8K 807
                                    

Karşımda kızgın bir boğa gibi duran adama bakıp, kendimi can havli ile Devrim bey'in ellerinden kurtardım. Düşüp düşmemeyi umursamadan Devrim bey'den uzaklaştım. Devrim ve Ezra ise sadece birbirlerine bakıyordu. Ezra'nın gözlerinden öfke yayılırken, Devrim'den sadece alay yayılıyordu.

"Hira hemen arabama geç !" Ezra'nın sesini duymamla korkarak ona baktım. Bugün ölmezsem bir daha ölmezdim ben. Hâla aynı şekilde dikildiğimi fark eden Ezra tekrar bağırdı.

"Hira !"

Ayaklarım beni arabaya yönlendirirken, topuklu ayakkabılarımla kaymamak için zor duruyordum. Bunu fark eden Ezra hızlı adımlarla yanıma gelip kolumu kavradığı gibi arabaya sürümeye başladı. Sinirden kolumu sıktığının farkında bile değildi.

"Nişanlına daha kibar davranmalısın Ezra !" Devrimin sesini duyduğumda yutkunamadım bile. Bu adamın derdi neydi ? Ölmek falan mı ? Eğer öyle bir amacı varsa, az sonra amacına ulaşacaktı. Ezra hışımla arkasına dönerken, kalbim boğazımda atıyordu. Eğer şimdi ben bu adamı durdurmazsam,hiç iyi şeyler olmayacaktı. Devrime doğru bir adım attığında, düşünmeden olmayan planımı devreye soktum.

"Ezra..." Elimi başım koyup arabaya tutundum. Proje başkanı Yeşimin "Hira hanım ! İyi misiniz ?" diye çığıran sesi planımın daha gerçekçi olmasını sağlamıştı. Ezra ise Devrime gitmeyi bırakıp hızla yanıma geldi.

"Hira iyi misin ? Neyin var ?" Ve işte özlediğim endişeli bakışlar ve şefkat kokan ses tonu... Ah be adam içimdeki buz dağını bu kadar çabuk eritmene izin vermeyeceğim. Rolüme devam ederken, sanki ayakta duramıyormuş gibi kendimi Ezra'nın kollarına attım.

"B-başım dönüyor..." gözlerimi kapatıp, her ne olursa olsun güvende hissettiğim kollara daha da yaslandım.

"Kapıyı aç !" Ezra'nın bağırışı ile titremiştim. Kulaklarıma dolan arabanın açılan kapı sesi ile Ezra'nın bacaklarımın altına kayan eli ile beni kucaklaması bir oldu. Çok geçmeden de arabanın koltuğuna oturtulmuştum. Gözlerim kapalı, Ezra'nın kolları arasında arabanın toprak yolda bıraktığı sarsıntı ile yola çıkmıştık. İnşaattan -Devrim bey'den- uzaklaştığımızda gözlerimi açıp, Ezra'nın sıcak ve güven kokan kolları arasından sıyrıldım. Elimle saçlarımı düzeltirken, Ezra'nın şaşkın bakışlarını yandan bir bakışla görebilmiştim. Suratındaki sarsılmış ve şaşkın ifadeye bakarken kahkahalarla gülesim gelmişti. Sonunda küçük oyunumu anlamış olacak ki; ağzını bir şey söylemek için açtı. Daha sonra kaşlarını çatıp, kapattı.

"Allah belamı versin ki, sizden korkulur !" diyen Ezraya kaşlarımı çatarak baktım.

"Biz ?"

"Evet siz, kadınlar ! Yemin ediyorum şeytan önünüzde düğme ilikler !" dedi. Önce kaşlarımı çatsam da sonradan dudaklarım alayla büküldü.

"Haklısın. Sen ve senin gibiler yüzünden Şeytana taş çıkartıyoruz." dedim. Bu sefer o kaşlarını çattı.

"Ben ve benim gibiler ?" dedi dudaklarını yaladıktan sonra, hala aynı ifade ile bana bakıyordu. Islandığı için parlayan dudaklarına kısa bir bakış atıp, rahatsızlıkla genzimi temizledim.

"Sevgilisine hesap vermek zorunda olmayanlar, Ahu gibi kadınların içtiği içki markasına kadar bilen adamlar ve kendi yaptıklarına bakmadan karşısındaki kadını kolayca yargılayabileceğini sanan adamlar !" derken sesim tıslar gibi çıkmıştı. Gözlerini yumup, burun kemerini sıktı. Sinirlerini dizginlemeye çalıştığını anlayabiliyordum. Ama sen daha dur Ezra bey ! Elimden çekeceğin var.

"Durdur arabayı !" dedi sakince şoföre. Şoför aldığı emirle arabayı sağa çekip durdurmuştu. Hızla arabadan çıktığında etrafa kısa bir göz atmıştım. Deniz kenarındaydık. Bende arabadan inip, iki elini beline koymuş arkası bana dönük olan adamımın yanına doğru ilerledim. Onunla böyle olmak sol yanıma hançerleri ardı ardına saplıyordu. Nefesimi boğazıma tıkayıp, beni defalarca öldürüyordu. İnsan, öldüğünde acıyı bir kez yaşıyordu, fakat sevdiği yüzünden binlerce defa öldürülmenin acısının tarifi yoktu hiçbir dilde ve sözlükte.

ŞebefruzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin