Bazılarınız inanmayacak ve yine hakaret dolu mesajlar atacak ama tamı tamına beş bin küsür kelimelik olan 29.Bölümüm Apple'ın hainliğine uğrayarak silindi. Samimi olarak söylüyorum ki oturup ağladım. Valla billa ağladım. Çünkü çok büyük emekler vererek yazmıştım ve yazarken hakaretlere ve iftiralara bile maruz kaldım. Bilmeyenleriniz vardır belki ; geçen hafta içinde gıda zehirlenmesi geçirdim. Hastalığı atlatır atlatmazda bölüm yazmaya kaldığım yerden devam ettim. Sizden ricam bilin ki benim tek hayatım Wattpad ve kitabım değil. Vakit bulduğum her an yazıyorum inanın. Lütfen bunları bilerek bana yorum ve mesaj atın. Ayrıca yeni bölüm ne zaman gelir demeyin çünkü ne zaman yazarsam o zaman geliyor, belli bir vakit veremiyorum. Umarım bu bölümü beğenirsiniz. İyi okumalar...
Bu bölümü turkan2 kuzucuguma ithaf ediyorum. Aramiza hos geldin. Bugun tum gun basimin etini yedin ve dayanamadim yazip bitirdim :)------------------------
Ezra'dan
Bazen sevdiklerinizin iyiliği için onları üzecek, kıracak ve hatta sinirlendirecek şeyler yaparsınız. Onlar ilk önce, onların iyiliği için yaptıklarınızı göremeselerde sonradan farkederler. Sinirleri saman alevi gibi sönüverir. Lakin karşımdaki kadının gözlerinde gördüğüm kızgınlık, hayal kırıklığı, sevinç, özlem bu alevin kolay kolay sönmeyeceğini simgeliyordu.
Şu bir hafta içinde onu darma duman etmiştim. Her yaptığını, hareketini uzaktan izlemiş, işlerim olduğu zamanlarda da Ayhandan haberlerini almıştım. Mezarlıkta, uzaktan izleyebilmiştim sadece... Oktaya bağırarak 'ağlamamasını' söylemesi, öldüğümü sanıp feryat edişleri, bayılması... Orada yanına gidip kollarımın arasına almamak için çok zor tutmuştum kendimi. O kendini harap ederken, ben sadece izleyebilmiştim, kalbim alev alev yanarken.
Ayhan ilk intihar etmeye kalkıştığını söylediğinde kendimi kaybetmiştim. Beni sevmeyen bir insan, ölümümle kendini neden bu kadar harap ediyordu ki ?
İşte şimdi ise her şeyi bırakmış, karşısındaydım. Sadece gözlerine bakıyordum, tek bir adım sonra onu kaybedebilirdim. Göz yaşları yanaklarından aşağı akarken, bu kadını kaçıncı kez ağlattığımı sordum kendime. Üzülmemesi için kaç kez üzdüm ? Kırılmaması için kaç kez kırdım ? Benim sevdiğim kadın kendinden emin, hayata karşı pozitif olan bir insanken, şimdi karşımda gördüğüm kadın ; onun aynadaki kötü yansımasıydı. Yıkılmış, dağılmış, paramparça olmuş bir Şebefruz vardı karşımda.
Ufacık bir adım atıp, "Geldim işte... Hadi in aşağı." Sesimi olabildiğince yumuşak tutmaya çalışırken elimi uzattım. Ayhan ve babam hariç herkesin şok olmuş bir şekilde bizi izlediklerini biliyordum. Özelliklede annemin...
"Nasıl yaptın bunu ? Ha, söylesene ! Nasıl bize bu oyunu oynadın !" Boğuk çıkan sesi karanlık gecede yankı yapıp, gökyüzüne ulaşırken, tek istediğim onu oradan çekip almaktı. Sakin kalmaya çalışırken, "İn oradan her şeyi anlatacağım." dedim.
Kafasını hızla iki yana sallayıp, nefretle suratıma baktı. "Seni asla affetmeyeceğim Ezra ! Asla ! Çok güldün mü halimize ? Söylesene Ayhan, gülerek anlattın mı intihara nasıl kalkıştığımı ? Hepimizi kandırırken, bir köşeye oturup alay ettin mi Ezra !" Dişlerimi birbirine bastırırken, boynumdaki damarın attığını hissediyordum.
"Hiç bir şey bilmiyorsun ! Her şeyi senin için yap-"
"Her şeyi benim için yaptın, evet ! Aynı palavralar ! Gerçekten sana inanmıştım Ezra, iyi olacağımıza inanmıştım !" Hayal kırıklığı ve üzüntü sesinde bariz belli olurken, onu nedenli dağıttığımı daha yeni anlıyordum.
"Tamam bunları oradan indiğinde konuşalım, hadi !" İki adım daha attığımda elini hızla havaya kaldırdı. Aramızda çok az bir mesafe varken, durdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şebefruz
Fiksi UmumEzra Erdem, karanlığın adamı değildi. O tam olarak karanlığın kendisiydi. Bizim hikayemiz toz pembe değil, grinin en sisli haliyle başlamıştı. Babamın borcuna karşılık, Türkiyenin gelmiş geçmiş en acımasız mafyasına verilmekti kaderim. Çok ilkel...