Herkese merhaba. İlk bölümle karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz. İlk bölümden olaylara direk giriş yapmak istemediğim için bu bölüm alışma süreci gibi birşey. İyi okumalar.
multimedya; Hiranın kokteyl kıyafeti.
----------
"Bence mavi olanı giymeliyim. Yada siyah olanı! " Sabahtan belli akşam ki kokteyl için kıyafet arayışı içinde olan kız kardeşime baktım. Kendi dolabı yerine benim dolabımı işgal etmeye bayılıyordu. Bıkkınlıkla nefesimi dışarı vererek okuduğum daha doğrusu okumaya çalıştığım kitabı kitaplığıma koyarak Miranın yanına ilerledim. Elindeki elbiselerimi alarak dolaba astım. İtirazlarına kulak asmadan kendi odasına itekledim. Dolabının kapağını açmamla bir kaç parça kıyafetin üzerime düşmesi bir oldu. Bu kadar dağınıklık fazla ama! Miraya baktığımda gözlerini büyüterek kirpiklerini kırpıştırdı. Ne zaman suçlu olduğunu bilse bunu yapardı. Derin bir nefes alarak tekrar dolaba döndüğümde bu karmaşada aradığım şeyi bulacağımdan emin değildim. Ben kokteyl için kıyafet arayışındayken bir yandan da söyleniyordum.
"Hayır, anlamıyorum her gün düzenlendiği halde nasıl bu kadar dağınık oluyor bu dolap ? On yedi yaşındasın. Akıl ve beden sağlığında yerinde çok şükür. Ama neden bu kadar umursamazsın onu bir anlasam? Mira... Mira!" Arkamı döndüğümde kulağında kulaklıkla elindeki dergiyi karıştırdığını gördüm. Sabır dileyerek önüme döndüm. Giysi odası hariç birde gardrobu vardı hanımefendinin ama ne çare! hâla sığmıyor kıyafetleri. En sonunda giysi odasında ki dolapları karıştırmaya başladım. Kuytu köşede aradığım elbiseyi bulunca şeffaf kılıfından çıkararak odaya döndüm. Mira bıraktığım pozisyonda oturmaya devam ederken kulağındaki kulaklıkları çekerek çıkardım.
"Ne oluyoruz ya!" Diye cırladığında elimdeki elbiseyi gösterdim. Doğrularak yataktan kalktı.
"Bunu nerden buldun ya?" hatırlamaması normal çünkü bayılarak aldığı ama hiç giymeyip unuttuğu daha onlarca kıyafeti vardı.
"Geçen yaz Las Vegastan almıştın. Hani aşık olmuştun? Ama aldıktan sonra bir kez bile giymemiştin. Hatırladın mı ?" Dediğinde jeton köşeli olduğu için anca düşmüştü.
"Ha! Doğruya ben bunu tamamen unutmuşum"
"Git, giy. İçine girebiliyor musun bakalım" alayla dediğimi ciddiye alarak aynanın karşısına koştu. Aynadaki yansımasından poposuna ve karnına bakarken korkuyla bana döndü.
"Kilo mu almışım? Biliyordum. 250 gram fazlam vardı. Onları vermem lazımdı." Gözlerimi devirerek elbiseyi eline vererek giysi odasına itekledim.
"Sadece şakaydı" dediğimde cırlamalarını duymamak için kapıyı kapattım. Yatağa oturarak biraz önce Miranın karıştırdığı dergiyi incelemeye başladım. Bu tür şeyler hiç ilgimi çekmezdi. Modayı takip etmezdim ama kendime has güzel bir tarzım vardı. Magazin dergileri yerine genellikle tarih veya mantık üzerine yazılmış dergi ve kitapları okurdum. Dizi ve filmler yerine belgesel kanalları daha çok ilgimi çekerdi. Gösterişi sevmezdim, sorumsuzluğa ve düzensizliğe asla gelemezdim. Maalesef ki kız kardeşim bu özelliklerin hepsini kendisinde bulunduruyordu. Benden beş yaş küçüktü ama benim gözümde 5 yaşındaki çocuktan farksızdı. Kafasına eseni yapardı, bense önceden planladığım şeylerle hareket ederdim. Kimseyi umursamazdı, bense daha çok çevremi düşünerek davranışlarımı sergilerdim. Mira kendi için yaşardı, bense kendim hariç herkes için. Ama Mirada beğendiğim bir şey varsa o da kimseye nefret beslemezdi. Çabuk affederdi ama unutmazdı. Bense hem unutmam hemde asla affetmezdim.
Turkuaz renkteki kabarık mini eteğe sahip kalın askılı elbiseyle dışarı çıkan Miraya baktım. Elbisenin göğüs kısmı pırlanta taşlarla süslenmişti. Eteğininde bazı yerlerine bu taşlardan konulmuştu. Tam Miraya uygun süslü püslü birşeydi. Bense sade ve daha ağır şeyler tercih ederdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şebefruz
Ficción GeneralEzra Erdem, karanlığın adamı değildi. O tam olarak karanlığın kendisiydi. Bizim hikayemiz toz pembe değil, grinin en sisli haliyle başlamıştı. Babamın borcuna karşılık, Türkiyenin gelmiş geçmiş en acımasız mafyasına verilmekti kaderim. Çok ilkel...