Hira oturduğu koltukta heyecanla kıvranırken kocasının gelmesini bekliyordu. Sağ elini sol göğsüne kapattı. Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki bir an kalp krizi geçireceği korkusuna kapılıp, derin derin nefesler aldı.
Yerinde oturmadığını fark edip ayağa kalktı. Koca salonun içinde iki tür attı ve tekrar oturdu. Sonra tekrar ayağa kalktı.
Heyecanını dizginlemeye çalışıyordu fakat oldukça başarısızdı. Yemek masasının yanına ilerledi ve masaya göz attı. Tüm çalışanları göndermiş ve akşam yemeğini kendi elleriyle hazırlamıştı. Hepsi Ezra'nın en sevdiği yemeklerdi.
Ezra için hazırladığı sürpriz masanın üstünde, kutunun içinde duruyordu.
Salonun ışıkları loş bir şekilde içeri aydınlatıyordu. Havuzun mavi ışıkları ise bu loşluğa eşlik ediyor, güzel bir görüntü sunuyordu.
Hira saatine baktı. Bu saati ona Ezra, balayı için çıktıkları Avrupa turunda, İtalya'dan almıştı. Çok severek kullanıyordu.
19.36
Ezra'nın gelmesine çok az kalmıştı. Derken kapıdan gelen anahtar sesi ile Hira heyecandan kusacak gibi hissetti. Hızla kapıya ilerledi ve yüzünde sevimli bir ifadeyle kapıdan giren Ezra'nın yanı başında bitti.
"Hoş geldin evimin direği !"
Ezra kaşlarını çatarak karısına baktı. Hira ağlama isteği ile dolup taşmıştı. Kahrolası cümle Mira yüzünden ağzına takılmıştı. O da Oktay her eve geldiğinde böyle seslenirdi.
"Hoşbuldum sevgilim."
Ezra elini karısının ince beline atıp kendisine çekti ve dudaklarını öpmeye başladı. Hira sakinleştirici etkisi yaratan dudakların etkisiyle burnundan derin bir nefes çekti.
Ciğerleri, Ezra'nın kokusuyla coşmuştu.
Hira kendini geri çekip, elini kocasının yanağına koydu.
"Hadi, üzerini değiştirip gel ve yemek yiyelim."
"Kurt gibi açım."
Hira gülümseyerek kocasının yanağına bir öpücük kondurdu. Ezra merdivenlere yönelmezden önce karısının alnına bir öpücük bıraktı.
Ezra yatak odalarına çıkarken Hira da salona geçmiş ve yemek masasındaki eksiği gediği kontrol ediyordu.
"Ay! Şimdi düşer bayılırım."
Hira kendi kendine söylenirken, Ezra'nın salona girişi ile sus pus oldu. Gülümseyerek kocasına baktı.
"Hayatım, hadi oturalım."
Ezra'nın tuhaf bakışları altında masaya oturdular. Hira kaseye çorbaları servis ettikten hemen sonra yemeklerini yemeye başladılar.
Günlük ettikleri sohbetin ardından ikisi birlikte yemek masasının toplamış ve bulaşıkları halletmişlerdi. Tabi Hira o sırada iki bardak bir tane de tabak kırmıştı heyecandan.
Ezra karısındaki heyecanlı ruh halini fark ederek onu kucağına çekmiş ve yüzünü avuçları arasına almıştı.
"Anlat bakalım, bugün sende bir farklılık var."
Derin bir nefes alan kadın, oturduğu yerden kalktı ve "Bekle," diyerek hızla gözden kayboldu. Ezra meraklı bir halde karısının gelmesini beklerken aklından türlü senaryolar geçiriyordu. Tabi hiçbir senaryo gerçeği tutturamamıştı.
Birkaç dakikanın ardından Hira elleri ardında salona girip, kocasının hemen önüne, siyah sehpanın üzerine oturdu. Şimdi neredeyse yüzyüze duruyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şebefruz
General FictionEzra Erdem, karanlığın adamı değildi. O tam olarak karanlığın kendisiydi. Bizim hikayemiz toz pembe değil, grinin en sisli haliyle başlamıştı. Babamın borcuna karşılık, Türkiyenin gelmiş geçmiş en acımasız mafyasına verilmekti kaderim. Çok ilkel...