Bölüm şarkısı : Bağzıları / Zaten Kırılmış Bir Kızsın
-----------------------------------------
Şebefruz...
Karanlığa hapsolmuş ışık hüzmesiydim ben. Titrek, her an sönecekmiş gibi güçsüzce yanmaya çalışan umuttum. Karanlığın umudu...
Karanlık her bir hücreme acımasız darbelerini vurarak işlemişti. Kanıma karışan kör karanlık, ışığımı söndürmek yerine can vermişti bana. İşte o an ben artık karanlığa hapsolmuş ışık hüzmesi değil, karanlığı aydınlatan ışık hüzmesiydim. Ben gücümü karanlıktan alıyordum. Çünkü benim sahip olduğum tek şey karanlıktı, Leyl-i Tarıktı...
Ciğerlerime yapışan kanlar karanlığın göz yaşlarıydı.
***
Kelimeler kendilerini kör kuyulara hapsetmiş, sükunetin hükmüne girmişlerdi. Ruhu çekilmiş aciz bir bedenin soğukluğu gibi soğuktu ortamdaki hava. Gergin bir telin üzerinde sarsak bir şekilde yürüyen cambazın acemi korkusu vardı bazı yüreklerde : Mirada olduğu gibi. Bazı yüreklerde ise cehennem alevleri korlanmış, intikamın soğuk nefesi enselere üflenmişti : tıpkı Ezra Erdemin kalbini saran kar fırtınası gibi.Ayhan temkinli adımlarla salona girdiğinde illk defa tedirgindi. Her zaman ikinci bir planı olan, her olaya hazırlıklı olan bir adamdı. Fakat son yaşanan olay bile onu dumura uğratmış, elini kolunu bağlamıştı. Nasıl oluyordu da 'Çığlık' denen karabela bu kadar yakınlarına inip, her şeyi mahvedebiliyordu ? Ezra ile göz göz geldiğinde başını eğdi. Onun karşısına eli boş çıktığı olmazdı. Ama şimdi yaşananları açıklayacak hiçbir şeyi yoktu. Kargonun getirdiği kutuyu, adamları gözünün önünde açıp incelemişti. Ezranın Hiraya yaptığı bir süpriz olduğunu düşünüp kutuyu içeri göndermişti. Fakat işler hiç de düşündüğü gibi değildi.
Genzini temizleyip, ölüm gibi kendisini izleyen adama yaklaştı. Tüm bakışların üzerine döndüğünü, herkesin bir açıklama beklediğini biliyordu. Onları çok bekletmedi.
"Kargoyu getiren adam ortada yok. Etrafa haber saldık çok geç olm-" demişti ki sözlerini kesen Mira'nın hiddetli çıkışı oldu.
"Çok geç olmadan o adam tekrar ablamla, kedinin fareyle oynadığı gibi oynayacak ! Hayatını mahvedecek ! Siz de bir halt beceremeden yerinizde izleyeceksiniz !"
Genç kızın sinirden elleri titriyor, göz yaşlarını akıtmamak için zor duruyordu. Canı yanıyordu, ablasının üzülmesini istemiyordu. Fakat başlarındaki bela hep bir yerlerden çıkıp, hedeflerini Hiraya doğrultuyordu. Canından çok sevdiği ablası şimdi odasında baygın yatıyordu. Mira artık onu üzen hiçbir şeyi hayatlarında istemiyordu. Kim veya ne olursa olsun !
"Bu bir değil iki değil ! O psikopat ortaya çıkmayacak, sizde onu bulamayacaksınız. Ama söze gelince mafyasınız ! Korkulan adamlarsınız değil mi ?" dedi sinirle bağırarak. Rüya telaşla yanına gelmiş, onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Eğer biraz daha konuşursa Ezra'nın gazabına uğrayacaktı. Zira adamın gözlerinde bir celladın sakinliği ve acımasızlığı vardı. Rüya görmüştü ; adam orada kendi ruhunu asmış, vicdanını boğmuştu. İrislerinin dokunduğu her yerde ölüm kokusu vardı. Rüya ürperdiğini hissederek dikkatini Miraya verdi.
"Mira sus tatlım ! Lütfen her şey daha da zora giriyor, böyle yapma." yalvarırcasına çıkan ses tonu ile tek istediği genç kızı susturmaktı. Faka Mira susmak yerine kolunu Rüyanın elinden kurtarıp, Ezra'nın üzerine yürümüştü. Odada ki diğer herkes nefeslerini tutmuş, dananın kuyruğunun kopacağı yeri bekliyordu. Ezra'nın sessizliği ise sessizlikte filizlenen korku tohumları gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şebefruz
General FictionEzra Erdem, karanlığın adamı değildi. O tam olarak karanlığın kendisiydi. Bizim hikayemiz toz pembe değil, grinin en sisli haliyle başlamıştı. Babamın borcuna karşılık, Türkiyenin gelmiş geçmiş en acımasız mafyasına verilmekti kaderim. Çok ilkel...