Merhaba ! Merhaba ! Veee merhaba canım okurlarımmmmmm !!! Son bölüm yorumlarınız ve voteleriniz beni o kadar mutlu etti ki bölümü hemen yazdım. Umarım beğenirsiniz. Sizi seviyorum ❤️❤️❤️
-----------------------------
"Ölüm, aşka yakışan tek gerçekti..."Okuduğum kitabı komodinin üzerine yerleştirip odadan çıktım. Yapacak başka bir şey bulamayınca evin keşfedilmemiş yerlerini keşfetmeye karar verdim. Hoş, neresini keşfedeceksem artık.
Önce alt kattan başladım. En katta, bodrum katında, spor salonu ve kapalı havuz vardı. Türk hamamı da unutulmamıştı ayrıca. Halbuki Ezra dışarıdan hiçte geleneksel birine benzemiyordu.
Tanımıyorsun, ondandır. İç sesime somurturken kaldığım yerden devam ettim.
Bir üst kat, giriş katıydı. Salon ve mutfak vardı. Bir üst kata, yani benim odamın bulunduğu kata çıktım. Benim odam haricinde bir oda daha vardı ama burası kilitliydi. Eğilip kilit deliğinden bir şeyler görebilme umudu ile bakındım ama sonuç alamadım. Boş verip bir üst kata daha çıktım. Burası Ezranın odasının bulunduğu kattı. Ezranın odasının haricinde iki kapı bulunuyordu. Birini açıp baktım, çalışma odası gibi bir yerdi. Bu kapıyı kapatıp diğerini açtım.
Pencere olmadığı için ışık almayan bir odaydı. Odanın ortasında uzun ince bir masa ve etrafında sandalyeler vardı. Burası da büyük ihtimal toplantı odasıydı. Ama evde toplantı odasının olması çok saçma !
Kapıyı kapatıp arkamı dönmemle Ezra ile burun buruna geldim. Ben korkarak yerimde sıçrarken o boş bakışlarla bana bakıyordu.
"Ödümü patlattın." Kızgın sesime karşılık, üzerime uzandı. Hareketi karşısında kendimi geri çekerken o kapının kulpunu kavrayıp, kapıyı kapattı. Bir iki adım geri gitti. Boynundaki kravatı gevşetip, ellerini ceplerine yerleştirdi.
"Ne yapıyorsun ?" sesi kızgın gibi çıkmıyordu. Ne yalan söyleyeyim kızmasını bekliyordum.
"Malum, ev hapsindeyim. Canım sıkıldı odaları turluyordum." Bakışları bir anda koyulaştı, kaşları çatıldı. Aniden değişen ruh haline anlam veremeden dirseğimi kavradı.
"Senin odanın karşısındaki odaya baktın mı ?" Kolumun acısından söylediklerini idrak edemedim.
"Ne ?" Sinirle tısladı. Nefesi tüm vücudumu titretti.
"O odaya baktın mı ?" Hızla başımı iki yana salladım, "Hayır ! Kilitliydi." Gözlerime son kez bakıp dirseğimi bıraktı. Acıyan dirseğimi avuçlarımla kavrayıp ovaladım.
"Odana git !" Katı sesine katı bir suratla karşılık verim. Bir şey söyleme gereği duymadan hızla merdivenlere yöneldim. Dolan gözlerimi, derin nefeslerle rahatlatmaya çalıştım.
Odama girip kapıyı sertçe kapattım. Ne kadar zorlasamda gözümden düşen tek bir damlaya engel olamadım.
Çok değil yaklaşık bir ay önce muhteşem bir hayatım vardı. Mutluydum, huzurluydum. Hiç olmazsa değer görüyordum birileri tarafından. Hapis gibi yaşamıyordum hayatımı. Seviliyordum, sayılıyordum. İki günün birini ağlayarak geçirmiyordum. Ruhum ölmeyi bekleyen bir hasta gibi yaşamıyordu. Kalbim aydınlıkla doluyken, yarınların aydınlık olması umuduyla atmıyordu. Düşüncelerim bu kadar hassas değildi. Bu kadar ağlak, çabuk pes eden biri değildim. Savaşırdım, kazanırdım. Şimdi aynada gördüğüm ben, ben değildim. İçten gülemiyordum, hiç bir zaman bu kadar... Yıkık görünmemiştim.
Biraz olsun rahatlama umudu ile duşa girdim. Ilık su vücudum ile birlikte düşüncelerimi de rahatlatıyordu. Düşünmek istemiyordum. Eski Hira gibi her şeyi planlayarak, organize ederek yaşamak istiyordum. Ben kendimi istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şebefruz
Ficção GeralEzra Erdem, karanlığın adamı değildi. O tam olarak karanlığın kendisiydi. Bizim hikayemiz toz pembe değil, grinin en sisli haliyle başlamıştı. Babamın borcuna karşılık, Türkiyenin gelmiş geçmiş en acımasız mafyasına verilmekti kaderim. Çok ilkel...