Arka çıkıştan dışarıya çıktım. Telefonun ışığı hâlâ yanıp sönerken ellerimi kafamın arasına alıp olduğum yere çöktüm.
Hayır... Şimdi ağlayamazdım. Şimdi kendimi bırakamazdım. Bir sekilde devam etmeliydim.
Ayağa kalktım. Birkaç adım attım ve gözlerimin altı karardı. Etrafta garip şekiller beliriyor, sanki gözlerime giden damarları içeriden birisi sıkıp sıkıp gevşetiyordu. Duvara tutunmak zorunda kaldım.
Duvardan tutunarak yavaşça ilerlerken birisi kolumdan kavrayıp "Hey, sen iyi misin?" diye sordu.
Kafamı kaldırıp onunla göz göze geldiğimdeyse günün kaçıncı olduğunu bilmediğim şokunu yaşadım.
Can...
"Demet?" dedi endişeli bir sesle "iyi misin?"
Gözlerim yeniden buğulanmaya başladığında kafamı iki yana salladım.
"Tamam, sakin ol." diyerek telkin verdi. "Nereye gidiyorsun? Gel bırakayım."
Bu teklife istesem de hayır diyemezdim. Acilen evde olmalıydım. Omuzlarımda büyük bir yük vardı. Koluma girdi ve birkaç adım ilerledik. Aniden duran taraf ben oldum.
"Ne oldu?"
"Ben..." dedim. Ekmekleri çöp konteynırına atmıştım. Onları o halde bırakıp gidersem kendimi asla affetmezdim. Yoğun bir pişmanlık duygusu içimi kapladı. Nasıl böyle bir saygısızlık yapabilmiştim ben?
"Ben çöp konteynırının içine bir sey koydum." dedim güçlükle. "Bir poşetin içinde... Poşetin içinde ekmek. Yanında da cüzdan. Onları almalıyım."
Bana öyle bir baktı ki, gözlerinin içerisinden soru işareti çıkacak sandım. Ancak sonra biraz sonra bakışları yumuşadı ve " Sen dur. Ben alıp gelirim şimdi." dedi. "Şuradaki motoru görüyor musun? Onun yanına git, beni bekle sende."
Minnetle başımı sallayarak "Ön taraftaki girişin yanında mavi bir tane var ya, orada" dedim. O giderken ise bana işaret ettiği siyah motora ilerlemeye başladım.
Çok geçmeden elinde poşetle göründüğünde yoğun bir pişmanlık beni ele geçirmişti.
Keşke buraya hiç gelmeseydim...
Oturduğumuz sitenin girişinde geldiğimizde ona teşekkür ederek ayrılmak planlarımın başında geliyordu fakat artık kamburlarımdan kurtulmak istiyordum. Yalanlarımdan, söyleyemediklerimden, sahte dostlarımdan, düşmanlarımdan... Hepsinden. Motordan inip kaskı ona uzatırken "Demet değil." dedim.
"Ne?"
"Adım." deyip durdum. Utanıyordum ama belli etmedim. Göğsümden yukarıya ateşler yükseliyordu. "Demet değil, Derin. Yalan söyledim çünkü... Çünkü sana güvenmiyordum başım belaya girer diye korktum elbette bunlar mazeret değil galiba biraz da..."
"Biraz da ne?" diye sordu bariz bir şaşkınlıkla.
"Biraz da canım öyle istedi. O gün eğlendiğin, dans ettiğin kişinin başka biri olmasını istedim. Aslında sanırım biraz da o başka biri ben olayım istedim." söylediklerimi tarttım...
Bana mı öyle gelmişti yoksa biraz ilan-ı aşk gibi mi durmuştu?
Kapat konuyu Derin...
"Neyse teşekkürler tekrar, görüşemeyiz büyük ihtimalle bir daha. Hoşçakal." deyip arkamı döndüm. Bu kadardı işte resmen hafiflemiştim yahu...
"Sende kendine iyi bak Demet." dedi arkamdan. Durdum. Yavaşça arkamı dönüp ona buruk ama samimi bir gülümseme yolladım. Ardından koştura koştura markete girip taze ekmek aldım. Elimdekini alıp sitenin arka tarafındaki köpek kulübesine götürdüm. Poşetinden çıkardıktan sonra öptüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özür Dilerim Öğretmenim
Teen FictionSahte hesap açarak öğretmenine seni seviyorum dediğinde, başına geleceklerden habersizdi... KİTAP UZUN BİR ARADAN SONRA DEVAM ETMEKTEDİR