22. Bölüm

9K 396 71
                                    

Terlemiş ellerimi üzerime sildim ve Gamze'yi dinlemeye devam ettim.

"Veli toplantısında verilen notlarımızın bulunduğu karneyi yüzüme fırlattı." gözünden akmak üzere olan yaşı silerek devam etti. "Bir sürü hakaret falan etti işte. Sonrada sen adam olmazsın, okumazsın deyip gitti."

Bunları dinlerken anlamıştım; Gamze ile kaderlerimiz birdi. En azından baba yönünden, hemen hemen aynıydı. Onun babası da benimkisi gibi baba olmayı bir türlü beceremiyordu.

Ona sarılmayı, teselli etmeyi düşünüyordum.
Yapamadım.
Yapmadım.
Kinimden miydi bilinmez içimden gelmemişti. Evet düşünmüştüm. Kim ne derse desin ben gerçekten düşünceli bir arkadaştım ancak içten gelmemişti işte. Ben daha beterlerini yaşarken beni dinleyen, teselli eden yoktu çünkü. Ben onu dinlemeye bu gün bile hazırken o beni o kadar şey yaşarken yalnız başıma bırakmıştı. 'Her zaman olduğu gibi.' dedi içimdeki çocuk. Omuz silkerek kollarını kendine sardı ve bir duvara yaslanarak yüzünü karanlığa taraf döndü. Uzun zaman sonra bu verdiği ilk tepkisiydi.

"Onur Gencer bile duyunca şaşkına döndü. 'Gamze senin okumaktan başka çaren yok.' dedi. Sezek bile bana acıdı ya."

Bende bunu duyduğuma şaşırmıştım. Doğru ya, o bana 'Gamze'ye destek ol.' demişti. Bense 'Abartıyordur.' diye yanıtlamıştım onu. Olayları bilmediğim için gözünde bir kez daha küçük duruma düşmüştüm. Sezek'in acımasını ise tamamen hak etmişti. Ben ona defalarca kez ne oldu diye sormama rağmen söylememişti.

Ama en çok hasarı alan, küçük düşen yine bendim. Gamze yüzünden...

Ağlamak istedim. Gözlerim dolduğunda Gamze'yi kendime çekerek sarıldım ancak bu kesinlikle onu teselli etmek için değildi. O teselliyi istediği kişilerde; Melek'de, Onur Gencer'de bulmuştu. Zaten teselli amaçlı olsam bile benimkisi geç kalınmış bir teselliydi. Neyse boş verin. Zaten öyle değildi.

Yüzümü, ağladığımı görsün istemiyordum sadece.Güçsüz olmak istemiyordum, güçsüz görünmek istemiyordum. İlkini bir türlü başaramadığımdan ikinciye çabalıyordum. Az önce anlamıştım ki tamamen yanılmıştım. Hâlâ onu teselli etmek, yaralarını sarmak istiyordum. Belki o da benim yaralarımı sarardı.

Gamze'yle barıştığımıza sevinmeli miydim bilmiyorum. Ancak huzurluydum. Neyse ki huzurluydum. Öğleden sonra Fizik dersimizin olması ayrıntısı yüzünden mutlu olabileceğimi sanmıyordum. Biraz da olsa huzurluydum. En azından bu kadarını çok görmemişti hayat. En azından, şimdilik...

Teneffüs zili çaldığında Seda matematikçinin yanından geldi. Boş derste bile soru soruyor, test çözüyordu. Aramız limoniydi ancak küs değildik. O da böyleydi işte. Böyle kabul etmiştim ben onu. Biraz kırgınlığım geçtiğinde ve şu olayları atlattığımda belki eskisi gibi olabilirdik.

Gelir gelmez beyin hücrelerinin piştiğini, dışarıya çıkmak istediğini söyledi. Pek canım istememişti ancak aramız iyi olmasa da ona değer veriyordum. Bu sebepten ötürü Kabul ettim.

Aşağıya inmek için sınıfın çıkışına yöneldiğimizde Gamze gelmek istemediğini söyledi. Melek, Seda ve ben indik. Aslında inmeyi gerçekten istemiyordum, istemiyorduk. Melek'de de bende de her an vazgeçip dönecek bir hava vardı. Dışarısı soğuktu çünkü. Yaz mevsiminde olmamıza rağmen soğuktu işte. Üstelik Yeni yağmur yağmıştı. Öyle yaz yağmuru gibi de değil bayağı bayağı yağmıştı. Havalar da tıpkı benim ruh halim gibiydi kâh güneşli, kâh yağmurlu.

Benim aslında dışarıya çıkmak istemememin bambaşka sebepleri vardı. Mesela Onur hocayı görmemek veya onun gözüne gözükmemek gibi ancak bende havanın arkasına sığınmıştım. Normalde soğuk havayı severdim. Neyse ki bunu bilen yada hatırlayan bir arkadaşım yoktu. Beni sobelememişlerdi.

Özür Dilerim ÖğretmenimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin