25. Bölüm

7.4K 319 30
                                    


"Neden? Ben seni dövemez miyim sence?" dediğinde donuk bakışlarla ona baktım.

"Bu soruya cevap vermektense Haluk'un bedellerinden ödemeyi tercih ederim." diyerek başımı aşağı yukarı salladım.

"Zeliha kapıda bekliyor, önce seni döveceğim sonrada tüm okulla kulaktan kulağa yapacağız. Birileri öğretmeniyle oynamaması gereken bir oyun oynamış da. Kaçışın yok."

"Bunun bir bedeli olur, biliyorsun değil mi?" şimdi de kaşları yukarı- aşağı senkronize bir şekilde hareket ettirmeye başlayalım...

"Benimle dalga geçme! İlk zamanlardaki gibi ol! Sana hiçbir zararımın dokunmadığı zamanlardaki gibi. Hatta daha beter olmalısın, seni tehdit ediyorum!"

Yavaş ve yaylanarak pencerenin önüne geçtim ve dışarıya bakarak "Havalar da ne ısındı de'mi?" diye sordum.

"Bir şey mi kullanmaya başladın?"

Nefesini ensemde hissetmemle diken diken oldum. Fakir kol yeşil bluzumdan arta kalan kollarımı havaya kaldırıp onun gözüne sokacak gibi yaklaştırarak "Küçükken kolumdaki tüyleri ruh sanırdım" diyerek kocaman bir kahkaha patlattım.

"Yeter!" diyerek kollarımdan tuttu. "Bak böyle tadı çıkmıyor. Bu intikam için tekvando kursuna gittim ben!"

"Bırak beni! Canımı acıtıyorsun!" diyerek kolumu elimden kurtarıp yüzüme siper ettim ve yere çöktüm. "Sana apla diyebilir miyim? Ap-la!" diye bağırdığımda irkildi. Yeniden kahkaha attım.

"Bak, Derin iyi bir başlangıcımız yok biliyorum ama gerçekten bulaşmaman gereken bir şeye bulaştıysan... Bana anlatabilirsin."

"Çok düşüncelisinn." diye inleyerek ayağa kalktım. "Ama kahrolası ben çok benciyim be ap-la!" kendimi eskisi gibi hissediyordum. Kendim gibi. Ne zamandır ikinci plana attığım kişiliğim yeniden ortaya çıkmıştı sanki. Tek eksik... İçimde artık hissedemediğim çocuktu. Çocukluğumdu. Artık büyümenin hezimetine uğradığını düşünmeye başlamıştım.

"Derin! kendine gel ya da sana kursta öğrendiklerimi uygulamalı olarak göstereyim!"

"Hmm demek uygulamalı ha, bekliyorum o halde." diyerek muzip bir ifadeyle sırıttım ve yapacağı -yapmaya çalışacağı- şeyi beklemeye başladım.

"şey... Peki. Al gardını o halde!" diyerek küçük bir tereddütten sonra tekmesini tam kafamın üzerinden geçirdi. Pekala, o zaman ben de ona küçükken Umut ile yaptığımız kavgalardan öğrendiğim, kendi savunma sanatımı uygulayarak göstermek zorunda kalacaktım.

ikinci tekmesini havada yakalayarak ayağını sıkıca kavradım ve ters çevirerek tek hamlede yüzüstü yere serilmesini sağladım.

"Ama Sezek... Boş çıktın sende, böylesi hiç keyifli olmadı. Bir dakika! Sen tek çocuktun değil mi? O halde bu hamleni kardeşimin de ergenliği erken yaşarken gittiği kurslardan öğrendiği hareketleri savuşturmak için geliştirdiğimi asla öğrenemeyeceksin. Boşa uğraşma söylemeyeceğim." diyerek dudaklarımı birbirine bastırıp kafamı iki yana salladım. ayağını bu günü hatırlaması adına biraz-cık daha bükerek onu yerde acı inlemeleriyle baş başa bıraktım. Şimdi de Zeliha kaşarını halletmem gerekiyordu. Şu işe bakar mısınız! Bir sabah sessiz sakin bir gün geçirmek amacıyla okula geliyorum, okulda yüzü beş karış asık Onur hocanın benimle konuşmak istediğinin heyecanını bile tam olarak yaşayamadan bu geri zekalı ve manyaklarla uğraşmak zorunda kalıyorum. Çok hoş değil mi? Kesinlikle çok hoş.

Özür Dilerim ÖğretmenimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin