Gözlerimin altı karıncalı televizyon gibi kararmıştı. O ve yanındaki kız... O kadar güzel duruyorlardı ki. Gözlerim gülümseyen yüzlerinden sonra tekrar sıkı sıkıya kenetlenmiş ellerine kaydı. Neden böyle olmuştu? Nasıl böyle olmuştu? Ben onu beklerken... Bir anlaşma yaptığımızı düşünürken...
Daha onun yakınında olacağım düşüncesinin heyecanını bile yaşayamamıştım. Ne zaman kurtarıldığını bilmediğim elimi, yine ne zaman açıldığını bilmediğim saçlarımı kulağımın arkasına tıkıştırmak için kullandığımda gözüme dönerek O'nun ayaklarının dibine intihar eden şapkam takıldı.
Eğilip şapkaya bakmadı bile. Elleri yanındaki kızdan, gözleri gözlerimden ayrılmıyordu. Dengemi kaybedip pervaza tutunduğumda babaannemin sesleri kulaklarımda yankılandı. İçeriye girerek kanepeye oturtuldum.
Utanma duygusu heryerimi işgal etmişti. Afallamış yüzümü babaannemin ağzıma ağzıma soktuğu bardağa çevirerek ne zaman getirdiğini bilmediğim suyu bir dikişte içtim.
"İyi misin?" kulaklarım sanki yıllar sonra duyma yetisini geri kazanmış gibi işlevine geri dönmüştü. Göğüs kafesimde gümbürdeyen kalbime elimi götürdüm.
"İyiyim."
"Başın mı döndü?"
"Evet." diye cevap verdiğimde dahi nerede olduğumu, nasıl olduğumu algılayamıyordum. Sanki birisi beni otomatik pilota almıştı da, vücudum kendini idare ederken ben uzaktan izliyordum.
"Tamam sen git banyoya gir. Gerisini ben hallederim. Sonra da oturup yemek yeriz, tansiyonun düştü tabi. Eh be kızım, biliyordum da söylüyordum sana biraz yemek ye diye değil mi? Okula giderken ne yapacaksın bilmiyorum ki. Zaten zayıfladın iyice güçsüz düşeceksin hasta olacaksın Allah korusun."
"Hı, tamam." diyerek ayaklandım "ben banyo yapayım öyleyse."
Yüzünde anlayışlı bir tebessüm belirdi. "Git hadi."
Banyoya girdim. Üzerimi çıkarmadan kendimi küvetin içerisine attım. Elimle musluğu açtıktan sonra başımdan aşağı soğuk suyun dökülmesine izin verdim.
İçimde beni binbir parçaya bölen çığlıklar vardı. Her bir çığlıkla bir kılıç darbesi rastgelen yeri yarıyordu. Ama bu seferki en kötü yere gelmişti. Sol yanım yanıyordu. Hayır canım böbreğimden bahsediyorum yanlış anlamayın. Soğuk sudan ve üzerime yapışan kıyafetlerden üşümüş olmalı ki ağrıyordu. Canım böbreğim.
Saçımı öylesine yıkayıp vücudumu lifledim. Burası babaanne evi hanımlar. Duş jeli muş jeli yok. Beyaz sabunla halledin her işinizi. Hem duş jeli çok sağlıksız, deriye falan yapışıp hastalıklara neden oluyor. Lütfen..
Havluya sarınıp çıkmadan önce banyonun zemininde küvetin yanında duran ıslak birer ölüye benzeyen kıyafetlere baktım.
Nahlett... Beni bunlarla mı görmüşlerdi! Gözümdeki sis perdesi an ve an kalkarken, kısa süreli kendini gösterip kaybolan utanç yine toprağın altından kafasını çıkardı.
Durum değerlendirmesi;
Onlar birlikteydi ben tek. Bu bir sıfır
Onlar mutluydu ben şaşkın bu iki sıfır
Onlar çok mutluydu ben çok şaşkın bu üç sıfır
Onlar bakımlıydı, bilirsiniz işte kıyafet, saç-baş makyaj gibi rutin şeylerden bahsediyorum
Sonra onların elinde bavul vardı, benim elimdeyse... Srı bz tmm geçelim lütfn.
Kendi sahamda kaç kaç mağlup olmuştum sahi? Rezilliğin hangi evrelerini uçarak geçmiştim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özür Dilerim Öğretmenim
Roman pour AdolescentsSahte hesap açarak öğretmenine seni seviyorum dediğinde, başına geleceklerden habersizdi... KİTAP UZUN BİR ARADAN SONRA DEVAM ETMEKTEDİR